1650 -1900 yıllar arası “köle ticareti” sonucu Afrika
kıtasından Amerikaya yaklaşık 10 milyon insan getirildiği tahmin edilmektedir.
Amerikalı Modern Müslüman Kadınların Portresi isimli eserin
en etkileyici kısmı bir zamanlar
Hırıstiyan olan Hatice Beruni adlı kadının, islamiyetle tanışmasını konu
eden kısa bir öykü:
Küçük Hatice’nin ninesi bana ninni söylerdi. O ninni şöyle
idi. “Bana o eski dinimi verin, O eski dinimi verin... O eski dinim bana
yeter…” Küçük Hatice, ninesine neden hep aynı ninniyi söylediğini sorduğunda ninesi ona şöyle der. “Evladım, dualarımızı
işiten bir tanrı olduğunu çok iyi biliyorum; ama bazan merak ediyorum.
Günümüzdeki araştırmalara göre, Amerika’ya köle olarak
getirilmiş Afrikalıların yüzde on ile yirmisinin Müslüman olduğunu göstermektedir.
Köle olmaya zorlanmış Müslümanları diğer Afrikalılardan farklı kılan
özellikleri şöyle “Avret yerlerini örtmekte çok büyük ihtimam gösteren, Arapça
okuyup yazabilen, islama ve Afrikaya karşı çok saygılı ve tek Allah’a inanan insanlar.” Aslında Afrika’ya
getirilmiş Müslümanların kölelerinin asıl vatanları Afrika değil Arap yarım
adasına dayandığını iddia etmeye kadar gitmiştir.
Medine Vesikası Peygamberimiz hicretin ilk yıllarında nüfus
sayımı yaptırır. Nüfus sayımı sonuçları Medine’de 1500 müslüman, 4000 Arap
müşrik ve 4000- 4500 arası Yahudi unsur
bulunmaktadır.
İhlasın Kırılma Noktaları: Üstad Bediüzzaman’ın insi ve
cinni şeytanların önemli desiselerinden biri olarak ele aldığı ve korku ile
kastettiği husus, değişik dehdit, vehim ve endişeler sebebiyle Kur’an
hizmetlerinden geri durmaktır. İşte bu korkuda ihlası kıran sebeplerden
biridir. Bediüzzaman’ın korku ve endişelerin reçeteside “Hasbünallah ve
nimel-vekil/ Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.duasıdır.
Üstad diyorki “Bu dünya darü’l-hizmettir, ücret alma yeri
değildir. Dine hizmetin karşılığında, dünyevi beklentilere bağlanmak ihlasın
kırılmaması ve kaybolmaması önemli düsturdur.Üstad Bediüzzaman derki;
Hastalık damarı insanda en zayıf damarlardan biri ve
yapılacak hizmetlerin önünde dehşetli bir engeldir.
Hastalığa önem verdikçe hissi nefis galebe çalar.
“zarurettir , mecburiyet var. der, ruh ve kalbi susturur, doktoru müstebit bir
hekim gibi yapar, tavsiyelerine ve verdiği
ilaçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise fedakarane, ihlasla hizmete zarar verir.
Üstadın ifadeleri yanlış anlaşılmamalı, elbette Allah’tan sıhhat ve afiyet
istenilecek, burada dikkat edilecek husus gerektiğinde doktora müracaat
edilecek der.