22 Haziran 2012 Cuma

ESKİ ÇAĞ BİLİMLERİYLE İLGİLİ NOTLAR:


DİNARİK (Adriyatik) IRKIN; Norveç’in güney doğusunda diğer yandan İskoçya’nın kuzeyindeki adalarda yaşadığını tesbit etmişler Bir ihtimal Alp adamı ile karışmıştır. Uzun boy, bariz brakisefal, düz veya karga burunlu, göreceli olarak, yüksek kısa kafalı ve hipsisefaldır. Ayrıca koyu renk dinarik kavmin belli karekterlerindendir.
FRİGLER Trak kökenlidir.
HİTİTLER çivi yazısını Babil’den aldı. Hitit sözcüğü Asur’cadan Tevrat’a girmiş.Aslında  Hititlere, hitit demek yanlış.Doğrusu hititlerdenönce Anadolu’da yaşamış olan bugün Hatti, protohatti dediğimiz insanlara demek lazım Hititçe metinlerdeki dile hattili, yani hattice diyorlardı. Hatti kelimesi,Hitit öncesi devirlerde Kültepede bulunan eski Asurca metinlerde Hatti,Hattim şeklindegeçer.Hatti dilinin hititçeylealakası yoktur.Hattice yerli bir Anadolu dilidir. Yapı olarak Türkçeye benzer.Misal: Hattili deki “ili” eki Türkçedeki –li-lu-lü gibi.Ankaralı,Konyalı gibi.
Hitit devletinin kuruluşu sırasında mö.18.yy da çok önemli rol oynadığı ve Hititler ilk kez buralara yerleştikleri için “umna”- etnikon eki ve –ili- sıfatı ekinin birleşmesiyle –umnili-ye dönüşenkendi dillerine Neşaca veya Kaneşce demişlerdi. Artık Hititçe yerine Kaneşce/Neşeca demek için geç kalınmıştır.Hititler kendilerine “Hattuşa kentinin veya Hatti ülkesinin insanları derdiler.
Tüm eski devirlerde yaşamış kavimler arasında milliyetçilik açısından belirli ırkları tanımlayan bir kavram yoktur. Irk kavramı Sümerlerde  ve Akkadlarda yok. “Halk,ırk,ulus,millet kavramına sahip olan en eski dil, İbranicedir.
NAL ve NALBANT: mö.1.yy da Kelt mezarlarında ele geçmiş. Avrupa ms.6.yyda yani ortaçağda nal imalatına başladı.
Anadolu iki farklı insan tipolojisini temsil eder. A) Anadolu’nun ilk halkı dolikosefal tipler.Bu tipler protohistorik devirlerde Mezopotamya’da olduğu gibi brakisefaller Anadoluya sonradan gelmişler.B) Kuzey ve kuzeydoğu Afrika tipleri ile melezleşmiş olan Eurafrica tipi. C) diğeri “ince yapılı bildiğimiz Akdeniz tipi brakisefaller Anadoluya sonradan gelmişler.Üstün bir unsur tipi teşkil ederler.Anadoluda protohistorik devirlerde dolikosefal ve brakisefallerin yanısıra mesosefallerinde bulunması bize o devirlerde ırk karışımı olduğunu gösterir.
URARTU Dilinin Ermenice ile bir ilgisi yoktur.Urartuca bitişken bir dildir. Kafkas dillerinden Gürcüceyle yakınlık. Şimdilik daha erken. Urartu-Hurri sıkı akrabalar. Fakat dilleri ayrı. Urartu aslında bir Hurri devletidir.
HERODOT’a göre mö.5.yy  sonlarında Asur ve Babil halkı  önce kerpiç sonra tuğla keşfedip ev yapımında kullandılar.
ESKİ MEZOPOTAMYA KAVİMLERİ ve HAMMURABi KANUNLARINDAN SEÇMELER:
Sumer,Babil ve Assur kavimleri kullandıkları çivi yazısı son yüz yıl içinde çözüldü. Eski çağ tarihinin yalnız İncil menkıbelerinden bilinen bu karanlık devirleri birer birer belirmeğe başladı. Filologlar çivi yazısı çözüldükten sonra kelime ve metin araştırmalarına başlayıp bu dillere ve dolayısıyla bu dilleri konuşanların iç dünyalarına nüfuz ettiler. Böylece Assiryriologie-Sumerologie ilmi doğmuş oldu. Arkeologlar bu geçmiş medeniyetlerin kalıntılarını gün yüzüne çıkardılar.Eski Babil soyunun on bir kralının altıncı kralı ve bir tedvin etmiş olan Hammurabi, bu hükümdarların en ünlüsüdür.
Hammurabi, Mezopotamya’nın büyük küçük şehir devletlerini birer birer zapt ederek Sumer e Akkad ülkelerini bir imparatorluk halinde birleştirip merkezi hükümet kuran  kraldır.Hammurabi 43 yıllık yöneticiliği yılları MÖ.1728 ile 1686 yılları arasına yerleştiririz. Hammurabi kanunları başta bir önsöz ve sonda  bir epilog yani son söz olmak üzere 282 maddeden ibarettir.
Adaletin yerine getirilmesine karşı işlenen suçlar:
 1-yalan suçlamalar.2-yalan şahitlik. 3-hükmün değiştirilmesi.
Mülke karşı işlenen suçlar:
1-hırsızlık ve yataklık. 2-çocuk kaçırma. 3-kaçak kölelere yataklık. 4-meskene taarruz,hırsızlık.5- yanmakta olan bir evi yağmalama.
 Arazi ve Ev:
 1-Tımar ve zeamet hakkında. 2-çiftçilerin görevleri. 3-çiftçilerin borçları. 4-sulama ile ilgili suçlar.5- hayvanların meydane getireceği zararların sorumluluğu. 6- ağaç kesmek. 7- hurmalıkların bakımı. 8- ev ile ilgili suçlar.
Ticaret alış veriş:
1- tüccardan borç alma.2- büyük tüccarlar namına iş yapan küçük temsilciler, ve bunların kaşılıklı hukuku. 3-meyhanecilik 4-nakliye suçları. 5- haciz ve borç için insanların rehin edilmesi.6-emanet veya depozite.
Evlilik aile ve mülkiyet:
 1- bir baş rahibeye veya evli kadına iftira. 2- evli bir kadının tarifi. 3-zina 4- kocanın yokluğunda tekrar evlenme. 5-boşanma. 6-köle kızlarla cinsi ilişki. 7- hasta zevcenin bakımı. 8-kocadan zevceye hediyeler. 9- eşlerin, borç işlerinde birbirlerine yükümlülükleri. 10- kocayı öldürme. 11- yakın akraba arasında gayri meşru ilişkiler. 12-tamamlanmamış evlilik. 13- zevcenin ölümünden sonra evlenme hediyelerinin miras yolu ile geçişi intikali.14- babanın oğula hayatta iken mal bağışlaması.15-erkek evlatlar arasında  veraset meselesi. 16-erkek evladın mirastan mahrum edilmesi. 17- evlatlık edinme. 18- dul kadının mülkü. 19- hür kadınların kölelerle evliliği.20-dul bir kadının tekrar evlenmesi. 21- evlat edinme ve süt analık.
Taarruz ve kısas:
1-babaya taarruz. 2-Erkeklere taarruz. 3- çocuk düşürme.
Meslek adamlarına ait suçlar:
1-Cerrah,2- baytar,3- berber veya kölelikdamgasını vuran kimse. 4-Usta mimar.5- Gemi ustası ve gemici.
Tarım:
1-mevsim işçilerinin kirası. 2-hayvan ve araba kiralanması. Çoban kiralanması. Tarım aletlerinin suiistimali.. Öküz çobanının kirası.
Esirler, Köleler:
1-esir satış sözleşmeleri. 2- memleket dışında köle satışı.
Yukarıdaki tasnifteki kanunlar bir sistem içinde tasnif edilmemekle beraber yinede  kendine göre bir tasnife tabi tutulmuştur.------------------------------------------------------------------------------------------------------
YUNAN ALFABESİNİN KÖKENİ ve İNSANLIĞIN ÇIKIŞ MERKEZİ:
Yunan yazısından söz ederken, Mikail Ventris tarafından çözülmüş olan Linear yazıyı  göz önünde bulundurmak gerekir. Misal, Herodotos’a göre Yunanlılar yazıyı Fenikelilerden öğrenmişlerdir. Yunanlıların Fenikelilerden öğrendikleri alfabe 22 harften oluşan kuzey sami alfabesidir. Neticede,  bu alfabenin MÖ.8.yüzyıl sonlarına kadar. Bu bölgede yaygın şekilde kullanıldığı bilinmektedir. Fenike yazısı, en erken yunan yazısı gibi sağdan sola doğru yazılması ve fenike harf isimlerinin, yunan alfabesindeki harf isimlerine çok benzemesi, alfabenin Doğu kökenli olduğunun güçlü belirtileridir.
Son araştırmalar göstermiştir ki, Yunanlıların alfabeyi öğrendikleri yer, onların ticari amaçlarla Suriye sahillerine kurdukları yerleşim merkezleridir.Bu ortak kaynaktan dağılan alfabe önce büyük ticari merkezler olan Girit ve Rodos gibi yerlere, oradan da Yunanistan’ın diğer bölgelerine yayılmıştır.
Sonuç Ege Adaları ile doğu ülkeleri arasında ticaret yapan bazı Yunanlılar Suriye-Fenike sahillerine yerleşmişler ve geç geometrik devirde MÖ.8. yüzyıl ortalarında bölgedeki Fenikelilerden yazıyı öğrenmişler.Fenike alfabesini kendi dil yapılarına uyarlamışlar. Misal sesli harfi bulunmayan Fenike alfabesindeki bazı harflere sesli karekter kazandırmışlar. Antik kaynaklar bize, Yunan ve Romalılarında günümüzde olduğu gibi, bir takvim kullandıkları ve bu takvimde her ayın 29 veya 30 gün sürdüğünü göstermektedir. Önemli bir olayı takvim başlangıcı (ERA) olarak kabul etmesidir.-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

SUMERLER VE ANTROPOLOJİ:
Diğer adlarıyla Kenger olarak anılan halkın, Mezopotamya’ya yaklaşık günümüzden 5500 veya 6000 yıl önce geldikleri, varsayımından hareket ederek, Şu gerçeği unutmamak lazım “ilk defa ırk, ulus ve halk kavramına sahip olan en eski dil İbranicedir”.
Hemen konuya gireceğim. Mesela “ Sumerian Art Illusrated by Objects from British Museum London” 1969 da yayınlanan eserde, İdi-Narum (mesleği değirmenci)un heykeli, Ön cepheden yapılmış olduğu için yine de kafa şekli dolikosefal görünümünde olup, gözler iri ve yuvarlak , kaşlar yarım hilal şeklinde ve çatık. Burun iri, uzun ve geniş. Yüz hatları ay gibi büyük  ve yüzü sakallıdır.
Diğer taraftan aynı eserde sumer heykellerin başı ve yüzü traşlı, kafa ultra dolikosefal, gözler iri ve yuvarlak, kaşlar yay şeklinde, alından buruna  geçiş dümdüz , burun kalın, uzun ve ucu gaga şeklinde. Elbisesi ise uzun maxı şeklindedir.
Adı Kur-lil, isimli sumerli fizyonomik olarak, omuzlar gelişmiş, kol kasları güçlü. Kafa  büyük ve dolikosefal, burun uzun, iri, yuvarlak ve burun ucu kalın, gözler iri  badem şeklinde, kafa ve yüz traşlı. Birde alın başa doğru meyilli.
Sumer kralı Earnatan; kafa ultra dolikosefal ve iri, başı ve yüzü traşlı, hilal şeklinde kalın kaşlı, gözler iri ve badem şekilli. Burun kalın, uzun kavisli ve gaga şeklinde. Kol ve omuzlar güçlü ve kaslıdır.
Birde sumer-akad karışımı Sumer kralı Gudea’nın fizyonomisi mezosefal başlı, yuvarlak tombul  yüzlü, inadına kalın çatık kaşlı hilal şeklinde. İri yuvarlak  gözlü, başı haleli yani tacı var. Burun uzun, kalın ve ucu yuvarlak, çene yuvarlak. Kol ve omuz kaslı güçlü ve gelişmiş.
Nippur kazısından elde edilen adak levhası üzerinde “kazıma tekniğiyle çizilmiş Sümerlinin görünümü dolikosefal(uzun kafa)dır. Burunu kalın,uzun,kavisli ve gaga şeklindedir.
Sonuçta kısmı araştırmacılarca Orta Asyalı oldukları varsayılan sumerlerle ilgili  Mezopotamya bölgesinde yapılan kazılardan çıkan sumer heykelerinin bazıları profilden, bazıları da  ön cepheden yapılmış eserleri,  antropolojik açıdan  tanımlamaya çalıştım. Bir kere sumer heykellerin kafa yapıları çok iri yapıya sahip. Ayrıca  bazı uzman görüşüne göre; heykeltraş,  heykeli yaparken o bölgedeki farklı yapıdaki insanların  yüz, kaş, burun ,göz, saç, kafa şekli, kaş yapısı boy , kol, bacak vs. gibi organlarını  bir heykel üzerinde toplamaya çalışır.Ona en güzel görüntü heykeltraş eserine yansıtır. Yani ülke coğrafyasının  insanlarının özel   karekteristik  yapısını  ortaya çıkarır .                                                                                                                               Bazıları sumer dilinin aslı, Orta Asya  Türk dilidir diyor da.niçin sumer dilidir demiyor. Sumer dilinin bitişken olduğu, iyide yaşıyan dillerden yapısı bitişken birkaç dil var. Mesela Fin dili bitişkendir. O zaman diyeceksin ki onlarda Türk. Malum Türk - Çin ilişkileri çok ileri. Türkler zaman zaman Çin sarayından kız kaçırmış. Nesil fizyonomik ve kültür  dili olarak birbirine karışmış. Ortak kullanılan kelimeler çin ve türk dilinde kullanılmış.  Örneğin Babil de  tek dil konuşan halk, Allah’a isyanları yüzünden   parçalanarak  Babil’den dünyaya dağıldı. Zamanla  birbirlerinin dillerini anlamaz hale geldiler. Yüzyıllar sonra mal ticareti sayesinde o dağılan halklar yeniden tanışarak ortak anlaşılabilecekleri diller ortaya çıktı.  Şunu söylemek istiyorum. Bundan anlaşılmakta ki İnsanlığın çıkış merkezinin Ortadoğu, Arap yarım adası, Filistin ve Sirilanka olduğu bir gerçek.  Özellikle arkeoloji ve dinler tarihi araştırmacılarının geldiği noktada şimdilik bu. İleride yeni araştırma ve kazılar aracılığıyla daha değişik bilgilere ulaşılabilir.İleriki yıllarda bilim adamları, insanlığın çıkış noktasını bulabilir. Buradan şu gerçeğe varmak lazım. Çünkü insan yaratıkların en üstün ve şereflisidir. Kültigin de ultra brakisefal görünümünde ama doğrusu Asya , Orta Asya ve uzak Asyalı halklar brakisefal genelde yuvarlak kafalıdır. Malesef Orta Asyalı heykeltraşlar, heykelleri ön cepheden kabartma olarak yapmışlar. Ayrıca  profilden de resmedilmelidir ki daha akla yatkın  bilgiye ulaşılabilsin.Şöyle ki Asyalıların yüzde 70 i uzun kafalı, yüzde biri uzun kafalıdır. Eski Yunanlılar dolikosefal halk olup Küçük Asyanın otoktron halklarındandır.                                                                                                       Netice itibariyle 1930 yıllar Türkiye’sinde böyle bir hata yapılmış. Mesela Etiler-Sumerler Türk denmiş. Ama bilim camiasından kimse inanmadı. Hatta Macarlarda, sumerce- macarca ile akarabadır diyor. Fakat buna herkes dudak büküyor. Şu tezi göz önünde bulundurmak lazım bilinen üç tip kafa var. Brakisefal, mezosefal ve dolikosefaldir. Küçük Asya da Akdeniz ırkı bu ırkın ataları ise ön Akdenizlilerdir. Dinarik ırk. Örneğin dinarik ırk Urartu iskeletlerinde görülür.    Şimdi Adriyatik ırkın ,İskoçya’nın kuzeyinde yaşadıkları tesbit edildi. Alp adamıyla karışmışlar.                                              
 Tarih sil baştan  araştırma sonucunda Orta Asya’dan geldiğini sanan Türk , atalarının Afrikadan Anadolu’ya  geçtiğini öğrenebilir, öylemi? Kesinlikle bu İzlandalıların başına geldi. Aanadolu’da Türk dili ve kültürünün yayıldığını biliyoruz. Genetik veriler  Anadoluya gelen türk geninin burada fazla yayılmadığını göstriyor. Kendinizi Türk sayabilirsiniz ama kökleriniz başka yere uzanabilir. Teknolojinin başarısı “Dünya büyük köy” oldu gibi.İnsan köklerini merak edebilir.İnsanlığın ilk merkezlerinden biride Asya denebilir.Sonuçta birşey elde edemezsiniz.

İNSAN OLMAK


1650 -1900 yıllar arası “köle ticareti” sonucu Afrika kıtasından Amerikaya yaklaşık 10 milyon insan getirildiği tahmin edilmektedir.
Amerikalı Modern Müslüman Kadınların Portresi isimli eserin en etkileyici kısmı  bir zamanlar Hırıstiyan olan Hatice Beruni adlı kadının, islamiyetle tanışmasını konu eden  kısa bir öykü:
Küçük Hatice’nin ninesi bana ninni söylerdi. O ninni şöyle idi. “Bana o eski dinimi verin, O eski dinimi verin... O eski dinim bana yeter…” Küçük Hatice, ninesine neden hep aynı ninniyi söylediğini sorduğunda  ninesi ona şöyle der. “Evladım, dualarımızı işiten bir tanrı olduğunu çok iyi biliyorum; ama bazan merak ediyorum.
Günümüzdeki araştırmalara göre, Amerika’ya köle olarak getirilmiş Afrikalıların yüzde on ile yirmisinin Müslüman olduğunu göstermektedir. Köle olmaya zorlanmış Müslümanları diğer Afrikalılardan farklı kılan özellikleri şöyle “Avret yerlerini örtmekte çok büyük ihtimam gösteren, Arapça okuyup yazabilen, islama ve Afrikaya karşı çok saygılı ve tek  Allah’a inanan insanlar.” Aslında Afrika’ya getirilmiş Müslümanların kölelerinin asıl vatanları Afrika değil Arap yarım adasına dayandığını iddia etmeye kadar gitmiştir.
Medine Vesikası Peygamberimiz hicretin ilk yıllarında nüfus sayımı yaptırır. Nüfus sayımı sonuçları Medine’de 1500 müslüman, 4000 Arap müşrik ve 4000- 4500  arası Yahudi unsur bulunmaktadır.
İhlasın Kırılma Noktaları: Üstad Bediüzzaman’ın insi ve cinni şeytanların önemli desiselerinden biri olarak ele aldığı ve korku ile kastettiği husus, değişik dehdit, vehim ve endişeler sebebiyle Kur’an hizmetlerinden geri durmaktır. İşte bu korkuda ihlası kıran sebeplerden biridir. Bediüzzaman’ın korku ve endişelerin reçeteside “Hasbünallah ve nimel-vekil/ Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.duasıdır.
Üstad diyorki “Bu dünya darü’l-hizmettir, ücret alma yeri değildir. Dine hizmetin karşılığında, dünyevi beklentilere bağlanmak ihlasın kırılmaması ve kaybolmaması önemli düsturdur.Üstad Bediüzzaman derki;
Hastalık damarı insanda en zayıf damarlardan biri ve yapılacak hizmetlerin önünde dehşetli bir engeldir.
Hastalığa önem verdikçe hissi nefis galebe çalar. “zarurettir , mecburiyet var. der, ruh ve kalbi susturur, doktoru müstebit bir hekim gibi yapar, tavsiyelerine ve  verdiği ilaçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise fedakarane, ihlasla hizmete zarar verir. Üstadın ifadeleri yanlış anlaşılmamalı, elbette Allah’tan sıhhat ve afiyet istenilecek, burada dikkat edilecek husus gerektiğinde doktora müracaat edilecek der.

İNSANLIĞIN ÖNDERLERİNDEN BAZI ÖRNEKLER


KONFÜÇYÜS: MÖ.551 yılında Lu devletinin bulunduğu bölgede doğmuş ve o coğrafyada yaşadığı söylenir. Annesi ona nurdan gebe kalmış ve annesi 80 yıl O’nu yani konfiçyüsü karnında taşıdıktan sonra ak saçlı,ak sakallı olarak  doğurmuş.
BUDDHA: Metafizik meseleler hakkında sorulara hiç cevap vermemiştir. Ölüm isteyen insan “Nirvanaya erişemez” Başka birmisaldaha: Alemin(evrenin) aslını bilmek,ne murakabeye yarar,ve hayatı için doğru olan yolu buldurur, ne de kurtuluşa yardım eder. Bu türlü sorulara bulunacak cevaplar, ancak aklın cevapları olacaktır.
SOKRATES: MÖ.5.yy da Atina  devletinde doğmuş. Sokrates ruhun ebediliğine inanıyordu. Ayrıca kadere inanırdı. Sonunçta mahkemenin verdiği kararla zehirleyerek öldürüldü. O dönem Atina devletinde cenazeleri kadın olsun,  erkek olsun. Cenaze yıkayıcılar kadındı.Sokrates zamanında Atina devleti ile Isparta devleti yıllarca savaşmış.
Hz.MUSA ve MESOPOTAMYA: Eski dünyada iki büyük nehir ve iki büyük medeniyetin şah damarı oldu.Fırat,Nil , Mesopotamya’yı sulayan Fırat, birde bu iki nehir çevresinde bir çok imparatorluklar kuruldu. Suriye ve Filistin asırlarca bu iki cihetten gelen insan dalgalarının altında kaldı.
Ya doğudan Asurlular, ya batıdan Fıravunlar yada kuzeyden Hititler ve daha da bir çok kavimler arasında buranın yerli halkıyla karıştı. Filistin bu karma zamanlarında  MÖ.13 ile 14.yyda bir çok kavimler arasında birde İsrailliler adında bir kavim görülmeye başlar.
İsrail adı, ilk defa Fıravun II.Ramses’in oğlu Merneptah tarafından Libya ve Yunan denizlerinden gelen   muhacirlere karşı kazanılmış zafer için Teb’deki tapınağa dikilen şeref sütununda görülmüştür.Yıl mö.1232-1224.  
İsrailoğullarının ataları hz.İbrahimdir. İbrahim (a.s) anası mağarada doğurmuş
Babil hükümdarı o dönem Nemrut’tu Bir süre hz. İbrahim Harran’da dolaşmış. Daha sonraları kıtlık sebebiyle Mısır’a gitmiş. O zamanda Mısır kralı Fıravundur.Hz.İbrahim’in oğlu İshak(a.s) Aramilerden Rebeka ile 40 yaşında evlenmiş.
Yahudiler İbrahim (as)ın torunu İsrailin soyundan gelir.
Hz.Musa 40 yıl kavminin başında kalır.Hz.musa dön.de eşek ve öküzün tarımda ve yükte kullanıldığı görülmektedir. Musa (as) zamanında ceza hukukunda kısas uygulanmış. Birde o dönemde köyler varmış. Toprak 6 yıl işlenir ekilir,biçilir. 7.yıl nadasa bırakılırmış.  Musevilerin birbirlerinden faiz alıp, vermesi yasakmış.Fakat yabancılardan faiz alınırmış.Zaten yabancılarda Yahudilerden faiz alırmış.Yahudiler yüzyıllarca devletsiz kalmışlar ve dünyanın her köşesine yayılmışlar. 1960 lı yıllarda dünyadaki Yahudi nüfusu 11,5 milyondu.------------------------------------------------------------------------------

ÖN ASYA KÜLTÜRLERİNDE TANRI VE TANRIÇA YORUMU


Sumer,Akad,Babil,Asur,Hatti-Hitit ve Eski Yunan (Greek),Roma gibi medeniyet kurmuş asyatik kavimlerde  tanrı-tanrıça kültürü ismi alanlar aslında normalinde insan yani yer, içer ağlar,güler evlenir aşık olur. Ama yeryüzündeki doğa ve hukuk gibi konuların uzlaştırıcısıdır. İnsanlar dua ederken Allah’a yalvarırken bu tanrı-tanrıçayı aracı koyarak yalvarır. Bakın Arap kavminden resul-elçi olan Hz. Muhammed elçi olarak görevlendirilmeden  önce Araplardaki  meşhur aracı put isimli tanrıların  en meşhurları Hübel, İsaf, Naile , Men, Menat, Uzza gibi aracı putlar vardı. Kul,Allah’a isteklerini iletmesi için Kabedeki  putlara sorunlarının çözülmesi  noktasında  putlara yalvarır,yakarırdı.Kulların isteğinide Put(heykel)  da güya ,Kulun arzu isteğini ,Tek olanAllah’a bildirmiş oluyordu. Son resul-elçi olan  Hz. Muhammed (sav) Allah tarafından   görevlendirilince. Allah inancı,yani tevhid noktasında  teke indi. Resul,Aracısız ve şirk koşmadan Allah’a yalvarıp dua edeceksiniz mesajını, tek ve sonsuz güç sahibi olan Allah’ın kullarına ulaştırdı. Böylece tevhid inancı yani Allah’ı birlemek inancı netleşti.
 Sonuç olarak eski çağda çok tanrılı din anlayışı Son  peygamber resulla beraber kalkmış . Çok    tanrıcılık yok oldu

SUMER ve AKKAD’LARLA İLGİLİ TARİH VE DİL BİLİM ARAŞTIRMASI


SUMERLER:  Mezopotamya (Güney Irak’a) ya  mö.3500 ile 2000 yılları arasında  yerleşmişler.   Sumer tarihi mö.3 binlerde  başlar.Sumer şehirleri  tapınakların çevresine kurulan evlerden oluşmaktadır. Mezopotamya’da taş bulunmadığı için kerpiç ve tuğla imalatını öğrenip, ev ve hayvan barınağı yapmışlardır.
İlk defa yazıyı kullanarak yazılı tarihi başlatmışlar. Sumerler, halk arasında“kengerler “diye anılırlar. Mesopotamya ‘da  Kengerler bin yıl yaşamışlar. Ön Asya uzmanı: Landsberger; Sumerlerin  Güney Irak’a,  Bahreyn ‘nin Tilmun adasında  geldiklerini  söylemiştir.
AKKADLAR: Sami soylu bir ırktır. Tarih sahnesine Suriye’de çıkmışlar.Savaşçı olan bir çöl halkıdır.  Akkadlar, Sumerleri  yenip  egemenlikleri  altına almışlar. Daha ileri gidip Anadolu’nun bir bölümünü ele geçirmişler. Sumerler ile Akkadlar  arasında ırk çatışması çıkmamış. Akkadlar imparatorluk dönemlerinde Sümerceyi  hep kullanmışlar.
 Sumer ve Akkad  kavimleri çivi yazısı kullanmışlar. Bu medeniyetleri arkeologlar  gün yüzüne çıkarmışlar. Çivi yazısını filologlar çözdükten sonra kelime ve metin araştırmalarına başlayıp, bu dilleri konuşanların iç dünyasına nüfus etmişler. Böylecede Assur-Sumer bilimi doğmuş oldu.
Bu tabletlerin çözümünde ,hukukçular, din tarihçileri, zıraatçılar,madenciler,zoolaglar v.s ile işbirliği yapıldı.
Ölü dillerde telaffuz yoktur.Yani hangi aksanla konuşulduğu bilinmez.Sadece  karekter denilen şekiller vardır.Bu şekiller ( karekterler)   latin alfabesine   çevirilmiştir. Yani ölü dillerin nasıl  konuşulduğu bilinmemektedir.
Lidya dili sağdan sola doğru yazılıdır. Ancak bu dilin %50 si çözülebildi. Kısaca hind-avrupa dil ailesindendir.
Heredot’a göre Yunanlılar yazıyı Fenikelilerden öğrenmişler. Fenike alfabesi  22 harfli  olup  adı Kuzey Sami alfabesidir. Bu sami alfabesi Mö.8.y.y sonlarına kadar yaygın şekilde kullanılmış. En erken yunan yazısı gibi SAĞDAN SOLA doğru yazılmasıdır. Buda bize alfabenin doğu kökenli olduğunu gösterir.Bir doğru  ilave  İnsanlığın ilk çıkış merkezi doğudur.
Likya dili, hind-avrupa dil ailesindendir.Dil kısmen çözülmüştür.
Şimdi  aşağıda seçme olarak  Sümerce ve Akkkadça  örneklerin Türkçeleride  verilmiştir.
SÜMERCE-TÜRKÇE:
AZU: hekim
A.MA: ana
Bal: isyan etmek
BALA:saltanat yılları (akkatçası: palu)
DUMU: oğul, evlat
E: ev, mabet
EME: lisan,dil
GEME: kadın köle
GUD: sığır
HAR.RA:  faizli borç.
İGİ: göz
KA: kapı  // KA.GAL: şehir kapısı
KARAŞ:  karargah
KASKAL:  yol,sefer.
MU: isim,ad.
MU: yol
MUSSA: damat
NUN: prens, hükümdar
NINDA: ekmek
SAL: kadın
SILA: kuzu
TILLA: sokak, meydan
TUR: küçük
UR:insan, er
ZAL:parlak
AKKADÇA –TÜRKÇE:
Ahu: kardeş
Ahu: yabancı
Alpu:  öküz
Amelu: insan,er
Asu:hekim
Babu: kapı
Banu:  bina etmek
bitu: ev
edu, idu: bilmek, tanımak
idu:  kol
harranu:  yol,sefer
hattu: asa, sopa
ibru / ebru: dost, arkadaş
imeru: eşek, eşek yükü
kamu:bağlamak
karasu:  iftira etmek
kurunnu: şarap
lisanu: dil, lisan
mihru: akran,eşdeğerde insan
maru(mar’u): oğul, evlat
matu:  ölmek 
mutu: ölü
palasu: delmek, delik açmak
panu: ön, çehre
pu(KA):  ağız
sagu: (kanuna göre) hareket etmek
şammu: ot,bitki.
Şibu:  yaşlı, şahit.
Ummu: anne, ana
Zeru: tohum

HİTİT DEVLETLERİ ZAMANINDA


Kayseri, Kültepe dönemi  takibinde  Çorum, Hatuşaş arşivinin tablet belgelerinden yararlanmak mümkün. Özellikle şunu göz ardı etmemek lazım, Hitit belgeleri genellikle saray tarafından yazdırılmış olduklarından, Hitit halkını ve cemiyetini değil, yalnızca saray halkını yansıtırlar. Bundan dolayı kadınla ilgili araştırmalarda sadece  saray kadınlarına ve kraliyet ailesi ve kadınları hakkındadır. “Demmekki burada halk yok sayılmaktadır.
Haliyle Hitit de kadınlar özgür ve esir diye iki büyük sınıfa  ayrılır. Hür hitit kadınları ise kraliçeler temsil eder. Gerek mabetlerdeki  dini merasimlerde ve saraylardaki  resmi kabullerde kraliçeler daima hazır bulunurlar.   Tablet belgelerde  Şuppilulima ‘nın iki karısı olduğu görülmektedir. Mesela  II.Murşili’nin vergi yolsuzluğu yaptığı ve karısını büyü yaparak öldürttüğü  geçmektedir. Hatta kral Şuppilinin oğlu babasını yolsuzluklarından dolayı mahkemeye vermiştir.
Kraliçe Pudu-Hepa dış siyasette kendisine düşen vazifeyi yapmak ta. Mısır-Hitit savaşından sonnra Hitit kraliçesi Mısır kraliçesine tebrik mektubu yazmıştır. Burada saray kadının önemi ortaya çıkmaktadır. Mısır’la yapılan barış andlaşmasını desteklemek için  Hattuşili  kızlarından birini Mısır kralı II.Ramses’e  gelin olarak götürmüştür.
Hitit yasalarının pederşahı (ataerkil)  kanunlara dayandığı göstermekte.
Hitit yasasında; baba isterse çocuklarını satabilir veya tazminat olarak verebilir.  Hititli koca karısını başka erkekle yakalarsa,koca her iki suçluyuda isterse öldürebilir, cezası yoktur”.Kısaca güç  babada”  Bu son madde , erkeğin kadın üzerindeki mutlak hakimiyet sahibi oluşudur. Yine kadın mağdur.Hitit evlenme kanunlarında  erkek kadını satın alabiliyor. Son olarak boşanmalarda çocuklar babaya verilmekte,sadece anaya bir çocuk veriliyor. Çok ilginç tablet belgede geçen bir masalda erkek karısına: “Sen kadınsın. Kadınlığına göre bundan bir şey anlamazsın, demekte ve çocuktan başka her şeye sahip olan Appu, oğlum yok diye  acı çekmektedir.   Hitit yasalarında erkek işçinin aldığı ücretin ,yarısını  ancak kadın işçi almaktadır. Veraset kanunlarında  erkeğin tercih edilip edilmediğini bilmiyoruz. Bütün bu göstergeler  Hitit toplumunun patriarkal(babaerkil) olduğunu göstermekte.

Babili Anlama Rehberi


  BABİL’İ   NASIL  ANLAMALI?                    
 Akadça olan Babil adı  ve Kur’an’da ki   Babil adı, Bakara suresi 102 ile  ve Mü’min suresi 36-37 de geçmektedir.
Kur’an’da  Marut isimli melekten söz edilmektedir. Mü’min de ise  Fıravun,; yetkili kıldığı yönetici  Haman’a kule yapması için talimat vermektedir. Bu eksende  Bakara suresinde  Hz.Süleyman’dan da söz edilmektedir. Bakara suresinde  geçen  Marut isimli  vahiy meleği, Sumer biliminde Tanrı Marduk diye anılmaktadır görüşündeyim. Ölmüş dillerin ses ve  aksanı bilinmemektedir.  Aslen  Babil’de görevlendirilmiş melektir. Ölmüş dil uzmanı filologlar,kutsal kitap Tevrat ve Ahdi- Atik’te  Marduk diye okumaktalar görüşündeyim.
. Babil ülkesinin  sınırları, Mısır’dan Fırat’a kadar uzanan bölgeyi içinde bulundurmaktadır. Babil kulesini yapın emrini veren  Mısır Fıravunudur. Babil; Mezepotamya’yı içine alan  Sumer ve Akkad topraklarında   Akad  kökenli  Sami soylu  kral Sargon mö.2300 lü yıllarda hükümdarlığı ele geçirerek Akat  imparatorluğunu kurmuştur. Ayrıca Babil Irak’ta,Fırat’ın kıyısında ilk çağ medeniyetinin merkezidir. O çağda halkı Süryanice konuşur.
 Şimdi Babil şehrini tarihi ve mimari  olarak ele alalım. Herodotos (Yunan tarihçisi mö.5.yy da yaşamış) Babil’i tanıtırken ihtişamlı şehir olduğundan bahseder. Şehrin dış duvarlarının uzunluğu 80 km.  duvar kalınlığı 25 metre  ve duvar yüksekliği ise 97 metre olduğundan bahseder. Yunan coğrafyacısı Strabon mö.I. yy da Babil’in kubbe ve sütunları kerpiç ve pişmiş sırlı tuğlalardan yapılmış der. Ayrıca asvalt kullanıldığındanda bahseder.O döneme ait arkeolojik kazılarda çıkan çivi yazılı tabletlerde  mö. 23 yılın da kral Sargon’dan bahsedilmektedir. “ Asur kralı Sargon’a  mö.8.yy da Seba krallığı haraç  vermektedir. Daha ilginci de kral Sargon Kaniş(Kayseri-Kültepe) de çıkan Asur belgelerinde halkın kafa derisini yüzen insan diye geçer. En son Babil kralı Hammurabi  Babil’i imparatorluk haline dönüştürmüştür. Hammurabi yasalarının yazılı olduğu yontulu taş blok, Tanrı Marduk adına yapılmış anıtsal mabette durmaktadır. Hammurabi kanunlarının temeli,  Sumer kentlerinin yüzyıllardır uyguladığı kanunlardan teşekkül ediyordu. Hammurabi  sumer kanunlarını daha sertleştirdi. Bir rivayete göre Babil  kulesi ,mö.6.yy da  hüküm süren Babil kralı Nabukadnezzar tarafından yapılmış. Diğer rivayete görede  mö. 8.yy da Asur kraliçesi Semiramis 5 yılda yaptırdığı anlatılmakta.Kulenin yapılış amacı Allah’a ulaşmak için  Sumerliler Tanrıları Marduk  adına  yapmışlar. Babil: sumer dilinde Tanrı kapısı demektir. Kulenin  yapılış amacı bir kısım arkeologlarca tapınak değil yıldızları gözlem evi demektedirler. Kulenin  alan ölçüleri, yüksekliği 20 metre  genişliği 450 metre, uzunluğu 550 metre olup yapı malzemesi  kerpiç, renkli mozaik tuğladan yapılmış.  Babilliler mö.6.yy da Süleyman mabedini yıktı. Babil halkı Sami soyludur. Kuleyi Asur imparatoru Sargon ve Nabukatnezzar yıktırdı. Babil kralıda kuleyi yeniden yaptırdı. Pers kralı Keyhusrev’de  mö.5-6.yy  Babil’i fethetti.
İslam tarihçisi Taberi;  Babil’de  Nemrut kule yaptırdı. Allah bu kuleyi yıktı diyor.  O zamana kadar Babil de aynı dil konuşan insanların dilini, Allah 72 ye ayırır.
Sonuç: 72 millet dahi elin yüzün yumaz değil. Diyen  Hak aşığı Yunus, 72 sayısının Kur’an da geçtiğini çok iyi bilmektedir. Ayrıca 72 sayısının  çağlar boyu önemi devam etmektedir vede  devam edecektir.  O çağlarda Babil kültürü Güney Arabistan’a da yayılmış. Kur’an-ı Kerim Babil meselesinden kısaca insanlığa nasihat etmştir. Ayrıntısını araştırmacılara, düşeceği kanaatindeyim, doğru olanda budur.Arap dili sami dilleri,yeni Babil,Asur, Arami ve Habeş dilleri grubundandır. Yine Babil’de 72 rakamının sırrına dönelim.
Babil’de  kule yıkılıp,tek olan dilleri anlamını yitirip halk  lisanen  anlaşamayınca kurdukları medeniyet yok oldu.  Babil’liler yeryüzüne dağılmaya  başlamıştır. Dolayısıyla ”Tek dilleri parçalanan insanlığın dağılması doğrudur.Bu dağılma  Allah’ın insanlığın gelişmesi için başlattığı bir ikramdır. Dağılmadan önce tek dil konuşan halk  nefsine uyarak aklı sıra Allah’a mekan  arz edip kule inşa ederek Allah’ı  gökte aramaya çıkmaları, Allah’a  karşı bir isyandır, kanaatindeyim. Tabiiki  Allah’ın hükmetmesiyle  Kral Sargon  kuleyi  yıkmıştır. Burada Babil ve kulenin yıkılınca, halkıda yeryüzüne  dağılınca halk arasında kültürel ve dil açısından farklı medeniyetler ortaya çıktı.,Halk birbirini anlayamayınca,  haliyle insan toplulukları zaman içerisinde birbirilerini anlayabilecekleri  bir dil geliştirip  birbirleriyle yeniden yavaş yavaş tanışmaya başladılar. Ayrıca uzun bir tanışma sürecinden sonra,  daha önemlisi de  farklı dil  ve kültüre sahip olan her devlet    zamanla bilim ve teknolojide ileri bilgiye  ulaşıp birbirleriyle devlet düzeyinde tanışıp görüşmeye başladılar. Bazı devletlerde  bilgi ve ileri teknoloji  üreterek  dünya  insanlığına hizmet etmeye başladılar.   Yine  birbirinden antropolojik ve  lisan sayesinde devletler birbirlerine yaklaşıp tanışma   bilgi  ve teknoloji  transferi yaparak ticareti geliştirmeyi başardılar.  Allah her şeyi bilen sonsuz güç ve kudret sahibidir.Misyonerler  miladi 21.yy da İngilizce lisanını devreye koyarak  hala insanlığı tek düze getirmek isteyen sivil toplum kuruluşları var. Bu sivil toplum yığınları , Babil’i iyi anlamaya çalışmalılar.  Çünkü tek düze medeniyet kültür, teknoloji,beslenme gıda v.s de  insanlığın intiharı demektir. İnsanlık  yıkılan medeniyetleri,  gelişen  gelişmiş bilgileri   sayesinde  yok olan medeniyetlerin yıkılış sebeplerini öğrendiği zaman, Belkide insanlık  her şeyi kavrayarak metafizik anlamında  zaman ötesine geçecektir. O zamanda,  Mevlana’nın sema  yapmasının, zaman yolculuğu olduğunu anlayacaktır. Artık toplum mühendisleri  dünyayı  iyi okumalılar. Allah her şeyin doğrusunu bilendir.
Üstat Said Nursi; Babil nemrutları ve firavunları  yetiştiren ve dadılık edip emziren, diyor.
Babil şehrinin sur duvar kalınlığı 25 metre ve duvar yüksekliği 97 metre olması imkansız olduğu kanaatindeyim.Çünkü  Roma’ da  mimari taş ustalığı çok gelişmiş olduğu halde böyle abartılı rakamlara rastlamadım.
Kaynakça:
(1)Kur’an-ı Kerim
(2)İbn Haldun, Mukaddime c.2,3.
SUMER ve AKKAD’LARLA  İLGİLİ    TARİH  VE  DİL BİLİM  ARAŞTIRMASI
SUMERLER:  Mezopotamya (Güney Irak’a) ya  mö.3500 ile 2000 yılları arasında  yerleşmişler.   Sumer tarihi mö.3 binlerde  başlar.Sumer şehirleri  tapınakların çevresine kurulan evlerden oluşmaktadır. Mezopotamya’da taş bulunmadığı için kerpiç ve tuğla imalatını öğrenip, ev ve hayvan barınağı yapmışlardır.
İlk defa yazıyı kullanarak yazılı tarihi başlatmışlar. Sumerler, halk arasında“kengerler “diye anılırlar. Mesopotamya ‘da  Kengerler bin yıl yaşamışlar. Ön Asya uzmanı: Landsberger; Sumerlerin  Güney Irak’a,  Bahreyn ‘nin Tilmun adasında  geldiklerini  söylemiştir.
AKKADLAR: Sami soylu bir ırktır. Tarih sahnesine Suriye’de çıkmışlar.Savaşçı olan bir çöl halkıdır.  Akkadlar, Sumerleri  yenip  egemenlikleri  altına almışlar. Daha ileri gidip Anadolu’nun bir bölümünü ele geçirmişler. Sumerler ile Akkadlar  arasında ırk çatışması çıkmamış. Akkadlar imparatorluk dönemlerinde Sümerceyi  hep kullanmışlar.
 Sumer ve Akkad  kavimleri çivi yazısı kullanmışlar. Bu medeniyetleri arkeologlar  gün yüzüne çıkarmışlar. Çivi yazısını filologlar çözdükten sonra kelime ve metin araştırmalarına başlayıp, bu dilleri konuşanların iç dünyasına nüfus etmişler. Böylecede Assur-Sumer bilimi doğmuş oldu.
Bu tabletlerin çözümünde ,hukukçular, din tarihçileri, zıraatçılar,madenciler,zoolaglar v.s ile işbirliği yapıldı.
Ölü dillerde telaffuz yoktur.Yani hangi aksanla konuşulduğu bilinmez.Sadece  karekter denilen şekiller vardır.Bu şekiller ( karekterler)   latin alfabesine   çevirilmiştir. Yani ölü dillerin nasıl  konuşulduğu bilinmemektedir.
Lidya dili sağdan sola doğru yazılıdır. Ancak bu dilin %50 si çözülebildi. Kısaca hind-avrupa dil ailesindendir.
Heredot’a göre Yunanlılar yazıyı Fenikelilerden öğrenmişler. Fenike alfabesi  22 harfli  olup  adı Kuzey Sami alfabesidir. Bu sami alfabesi Mö.8.y.y sonlarına kadar yaygın şekilde kullanılmış. En erken yunan yazısı gibi SAĞDAN SOLA doğru yazılmasıdır. Buda bize alfabenin doğu kökenli olduğunu gösterir.Bir doğru  ilave  İnsanlığın ilk çıkış merkezi doğudur.
Likya dili, hind-avrupa dil ailesindendir.Dil kısmen çözülmüştür.
Şimdi  aşağıda seçme olarak  Sümerce ve Akkkadça  örneklerin Türkçeleride  verilmiştir.
SÜMERCE-TÜRKÇE:
AZU: hekim
A.MA: ana
Bal: isyan etmek
BALA:saltanat yılları (akkatçası: palu)
DUMU: oğul, evlat
E: ev, mabet
EME: lisan,dil
GEME: kadın köle
GUD: sığır
HAR.RA:  faizli borç.
İGİ: göz
KA: kapı  // KA.GAL: şehir kapısı
KARAŞ:  karargah
KASKAL:  yol,sefer.
MU: isim,ad.
MU: yol
MUSSA: damat
NUN: prens, hükümdar
NINDA: ekmek
SAL: kadın
SILA: kuzu
TILLA: sokak, meydan
TUR: küçük
UR:insan, er
ZAL:parlak
AKKADÇA –TÜRKÇE:
Ahu: kardeş
Ahu: yabancı
Alpu:  öküz
Amelu: insan,er
Asu:hekim
Babu: kapı
Banu:  bina etmek
bitu: ev
edu, idu: bilmek, tanımak
idu:  kol
harranu:  yol,sefer
hattu: asa, sopa
ibru / ebru: dost, arkadaş
imeru: eşek, eşek yükü
kamu:bağlamak
karasu:  iftira etmek
kurunnu: şarap
lisanu: dil, lisan
mihru: akran,eşdeğerde insan
maru(mar’u): oğul, evlat
matu:  ölmek 
mutu: ölü
palasu: delmek, delik açmak
panu: ön, çehre
pu(KA):  ağız
sagu: (kanuna göre) hareket etmek
şammu: ot,bitki.
Şibu:  yaşlı, şahit.
Ummu: anne, ana
Zeru: tohum



YAHUDİLİĞİN BAŞLANGIÇ TARİHİ
Başlangıcı kesin olarak bilinmemektedir. Hz.  İbrahim ve kabilesinin “Ur” kentinden (Sumer şehri), bazılarına göre Mö.2000 ile 1960 arası; bazılarına göre ise,Mö. 1750 yıllarına  doğru Filistin’in Güneyine yerleştikleri, daha sonra  Mısır’ın nüfus bölgesinde  bulunan Gosen havalisine,Mısır hükümetinin izni ile girdikleri, daha sonra da tekrar Filistine döndükleri nakledilmektedir.
Kısaca Hz.Yusuf döneminde  Mısır’ayerleşen  İsrail oğulları,Hz.Musa zamanında  Mısır’ı  terkedişlerine kadar orada  kaldılar. İsrail oğulları, Hz. Musa ile Mısır’dan ayrılışları II.Ramses devridir.
Filistin’in eski halkları Kenanlılar, Mittaniler, Palestiler ve Aramilerdir. Filistin’in İsrailliler tarafından fethi uzun zaman devam etti. Bu arada  Hitit imparatorluğu yıkılmış, Mısır imparatorluğu ise büyük sarsıntılara düşmüştü. Mısır ve Hitit baskısının kaybolduğu Filistin, ayrıca Batıdan yeni göçün (bunlara “Filistiler” deniz adamları göçü adı verilmektedir)   tehdidi altındaydı. Bu şartlarında yardımıyla Yahudiler Filistine yerleştiler.
Yahudilerin  Filistin’e yerleşmeleri kolay olmadı. Örneğin Kudüs, ancak Hz.Davut zamanında alınabilmiştir.

Mö.926 dan itibaren Hz.Süleyman’ın halefleri arasındaçıkan ihtilaflar, kanlı çatışmaları arka arkaya getirdi. En iğrenç  ahlaksızlık ,hile, fuhşun her türlüsü Yahudilerin hayatı oldu.  Sonunda  küçük beylik genişliğinde olan Yahudi memleketi ikiye bölündü. Kuzey İsrail,Güney ise Yehuda adıyla anıldı.
MÖ. 721 de İsrail krallığı Asurlular tarafından yıkıldı ve İsrail halkı sürüldü.
Yehuda krallığı ise önceAsur krallığına sığınmış ve ittifak etmişti. Ancak Yahudilerden bazıları Mısır,bazıları ise Asur ittifakını arzuluyordu. Mısır yanlılarının iktidara gelmesi üzerine,Asur m.700 de Kudüs’ü kuşattı. Yaygın hastalık neticesinde kuşatma kaldırıldı. Sonuç olarak Mö.597 de Babil, şehri kuşattı ve Kudüs teslim oldu. Bir kısım Yahudiler  Babil’e götürüldüler. Ancak Mısır yanlılarının isyanı üzerine, Nabukadnezar, yeniden Kudüs’ü işgal etti. Arkasından mö.587 de şehir tamamen yakıldı , halkın çoğuda  Babil’e götürüldü. Yahudilerin sürgün  yılları, Med kralı Kurus’un Babil’i mö.530 da yıkmasıyla son buldu. Kurus, Yahudilerin Filistin’e dönmelerine yardım etti.
Yahudilerin yeni hamisi İran’da yıkıldı. MÖ.5.y.y da Pers kralı Darius,Hellenler tarafından yenildi. Daha sonra Filistin, Makedon  ve Romalıların eline geçti.Makedonlar döneminde  Hellen medeniyeti  Ortadoğuya yayıldı. İskenderiye kuvvetli bir Yahudi merkezi oldu. Ve bu arada, Tevrat Yunancaya çevrildi.
Çok uzatmaya gerek yok, Roma Ortadoğuya hakim olunca Mö.63 de Romalı Pompeius Kudus’ü aldı çok geçmeden üç yıl sonra isyan çıktı. Bu isyan  yetmiş yıl sürdü. Ve General Titus tarafından isyancılar ezildi. Bu tarihten sonra geri kalan Yahudiler dünyaya dağıldılar.
Yeniden Filistin’e dönmek ve milletlere hükmetmek için tam yirmi(20) asır, akla hayale gelmeyen mücadele tarzını yürüttüler.Kay: Beynelmilel Yahudi,Henry FORD
HAMASİ: ABARTI demek

İLK ÇAĞ ANADOLU HALKININ KÖK BİLGİLERİ


İLK ÇAĞ ANADOLU   HALKININ  KÖK BİLGİLERİ.
LUWİ’LER:  kullandıkları yazı hiyeroglif yazısının (kısaca H H yazısı denir.) gerçekte Luwi yazısı olduğu ve Luwi dilinde yazıldığı doğrulanmış.
Anadolu’da karşılaşılan ilk çağ kent ve yer adları ya Luwi’lerden( MÖ.3.bin ve 2.bin yılında) yada,  onların dilinden etkilenmiş, daha sonraki(mö.1.bin yıl) güney ve güneybatı Anadolu halklarının Lykia’lılar,Karia’lılar, Lydia’lılar,Mysia’lılar,Kappadokya’lılar, Lykaonia’lılar,Kilikya’lılar )  kullandıkları nd/nth  sesindeki bulunan sözcükler Luwi dilin den gelmedir.
Luwi halkı Anadolu’nun t am ortasından bir yatay  bir dikey çizgiyle dörde bölündüğünü düşünür. Şeklinde Güney batı parçanın tümünde, ayrıca diğer parçaların ona yakın bölümlerinde yaşıyordu. Kayseri yöresindeki Kültepe Höyüğünde bulunan Kaneş kentinde bile Luwi’ler, ya çoğunluk yada Hitit’lerden sonra en önemli milli kesimdiler, dilleri Hind-Avrupa dillerden.
Anadolu  Luwi soyunun ve dilinin yayılma alanı. Kuzey-batı ve Akdeniz kıyılarından Doğu ve Kuzeydoğu Akdeniz kıyılarına, Çanakkale Boğazı girişinden Doğu ve Kuzey Karadeniz kıyılarına kadar pek çok geniş alana göçlerle yayıldığı, oralarda bazı kıyı bölgelerini Hellenleştirdiği,  yine bazılarınıda yer yer Hellenleşmiş odaklarla doldurduğu gibi, MÖ. 3 ve 2.bin yıllarda Ege Denizi çevresi halklarının en önemlisi olan Luwi’lerde, batıda İtalya’dan Doğuda Hindistan’a Güneyde Kıbrıs ve Filistin dolaylarından Kuzeyde Kırım Yarımadasına kadar uzanan bölgede çeşitli yörelere yayılmıştır.
HATTİ’LER: Anadolu yarımadası, komşu halklarca bile,Hatti diye anılıyordu. Hitit başkenti Hattuşa adı, Hatti dilindendir.
HİTİT ADININ KÖKENİ:  Tevrat’ın İbranice dilinde aslında “ht” halkı diye geçer.HT ile gösterilen, gerçekte Hatti adının İbraniceleşmiş biçimi olan sözcük idi. İbranicenin yazısında sesli harf bulunmadığından yalnız “ht” harfleri kullanılmış. Asur belgelerinde (tablet) bu halk ve ülkesi,  Heta diye anılır. Kendi yurtlarında bir önceki sahiplerinin verdiği adı kullanarak. Hatti diyor. Kendiside Hatti insanı diye adlandırıyordu. Tevratı Almancaya çeviren Martin Luther, ht ile gösterilmiş sözcüğü, Hethit’ler diye; İngilizce ve Fransızcaya çevirenlerde, Hitit ler diye adlandırmışlar. Bazende Het’ler, Het oğulları diye anılıyor.
LYKİA HALKININ KÖKENİ: Girit’ten gelmelerdir. Lykia adının anlamı: Teke yarımadası diye andığımız Fethiye Körfezi Antalya Körfezi arasında bir U harfi biçimiyle Akdeniz’e uzanmış Anadolu parçasdır.
LYKAONİA HALKININ KÖKENİ :MÖ. 1.bin yıl Anadolu halkı Lykaonia’lılar. MÖ.2.bin yılında tarihçi Xenofan; Konya-Karaman, Ulukışla yolunun izlediği yerlerden geçerek, Konya’nın 160 km ilerisinde vardıkları bir yörenin, yani Karaman’ın 50 km kadar doğu ve kuzeydoğusuna düşen konaklama yeri. III.Hattuşili’nin Konya ovası güneyinde kurduğu Tarhundaşşa tampon devletinin başına getirdiği Kurunta’dan sonra yerine geçen Ulmi-Teşup’la yapılan andlaşmada buralara Lukka ülkesi diye anılıyor. Lykaonia halkının kökeni mö.2.binli yıllarda buranın halkı Luwi’ler idi. Sonradan mö.1.bin de Hitit’ler geldi.---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
HELLEN BOYLARI
        AİOLOSLAR(yerleri İzmir-Edremit arası kıyı bölgesiyle Midilli adasında yerleşmişler.
        ION’LAR:(İon ağzıyla konuşan Hellenlere İon’lar denir. Bölgeleri Yunanistan’da Attika’nın(üzerinde Atina’nın bulunduğu yarımada), Ege Denizinin orta ve Kuzzey bölümündeki adalarda, yani yukarı İzmir Körfeziyle Büyük Menderes ağzı arasında kalan kıyı bölgesinde oturuyorlardı.
        DOR’LAR, yani Dor ağzıyla konuşan Helenler, Yunanistan’da Peloponnesos/Mora’nın doğu ve güney bölgesi Ege Denizinin güneyindeki adalarda, Girit’te ve Anadolu’nun ilkçağda Karia denen yöre kıyılarında, Bodrum (Halikarnas) da,Datça(Knidos) adlı Datça yarımadasının ucuna taşınmış.
        PAMFİLYA HELLENLERİ: Anadolu’da ilk çağın son bin yılında (her obadan olanların yurdu) diye anılan yöre. Bugünki Antalya Körfezinin Kuzey ucunu çevreleyen ova adını  DOR boyunun her obadan olanlar diye anılan özellikle Demeter’e tapan obasından almış değiller. Pamfilya Hellenlerinden Side’liler, Helen dili ile yörenin Anadolu halkının (Luwi dilinden gelme) yerli dilinin kırması bir dil konuşmakta idiler.
        LELEG’LER :Yunanistan’ın doğu kenti Sparta’nın, Hellenlerden önceki halkı,Leleg lerdi ve üstelik,Hellen mitologların tanıdığı ilk Sparta kralı Lelex(yani Leleg) adını taşıyor.
Hellen halkının oluşmasına, Yunanistan'a ve Ege Denizi adalarına yerleşmiş Leleg /Karia kökenli halkın katkısı.
        PELASGOS’LAR: Hellenlerin, en çokda Ion’ların, özellikle Atina’lıları  soyu, geniş ölçüde, Pelasgos’lara dayanıyordu ve bunu Hellenlerde biliyordu. Herodot’a göre Yunanistan’daki Pelasgosların yurtlarından hiç ayrılmadıkları söyleniyor.Sonuçta Anadolu kökenliler.
ARMANİYA’lılar:
Urartululardan sonra doğu Anadolu'da yüzyıllar boyunca, anmaya değer bir yerli kültüre rastlanmaz. Ancak Hellen çağında Ermeni halkı kendi devletini kurmuş. Hellenler Armenios’lar diye tanıdığı Ermenileri Herodotos MÖ.5.yüzyıl olaylarını anlatırken, doğu Anadolu’nun İran bağımlısı halkı olarak anıyor. Bunların Frigyalılardan oraya göçmüş bir bey olduğunu söylüyor. Fırat ırmağı batı sınırları idi. Cizre-Siirt-Bitlis-Muş-Malazgirt yolunu izleyen Ksenefon’da Ermeni halkıyla daha güneydeki Kardukh halkı arasında sınırın, Bitlis dağları olduğu bugün biliniyor ki, Friglerin bir kolu olan ön Ermeniler, önce Kappadokya’ya yerleşmişken, gerek kendilerine hısım Trakia kökenli yaban sürülerinin gerek Kimmerlerin toplu saldırıları nedeniyle Fırat'ın doğusuna çekilmek zorunda kalmış, oradaki Khalyb ‘lerle Mossoynoikos’ları sürüp Karadeniz kıyılarına göçmek zorunda bırakmışlar.Daha Herodot çağında (MÖ.5.yy) bile Fırat'ın doğusunu yurt edinmiş Ermeniler, bu ön Ermenilerle aynı yöredeki daha eski halkların karışımıyla oluşmuş bir halk niteliğindeydi. Karışımın yerli ögeleri, Hurriler gibi güneydoğu Anadolu halkları; Anadolu’nun kuzeydoğusundaki Kafkas kökenli halklar ve diğer bazı gelip geçici halklar (örneğin, mö.700 dolaylarında buralara uzanan Kimmerler, zaman zaman bu yöreye akın düzenleyen Skyt’ler Van yöresinin eski halkı Urartu’lar; Bitlis'in güneydoğusundaki dağlık yörede yaşıyan Kardukh halkı idi. Ermeniler, kendilerine  Hay derler.
URARTULAR: Asur belgel(tablet)lerinde Urartu yurdunun ve halkının adıdır. Uruatru biçiminde geçmeğe başlıyor. Urartu halkı diliyle,Hurri dilinin arasında yakın akrabalık var. Bu iki dil Asya dilinden ve doğu Anadoluda  daha sonra komşular, Hind-Avrupa dilleri topluluğu içindeki Ermeni diline, Kürt  dili Kürt diline hısım değildi. Urartular Asur çivi yazısı kullanırlardı. Urartular kentleşmiş halk idi.
KARDUKH’LAR: Bugünkü Cizre ile Bitlis arasındaki dağlık yöre Kardukların yurduydu. Ksenefon MÖ.401 yılında Kardukh yurdunda tek bir kent yok.Halk köylerde otururdu. Çok ilkel halk idi. diyen Tarihçi Ksenefon'dur.
Burada Kürt adının kökeni, eski Luwi yurtları kapsamında bir çok kez karşılaştığımız. Gord- yada Gort kökünden türeme adlarla bağlantılıdır. Gord dere, yada ırmak olabilir. Gordios, Luwi dilindendir. Kay: Türkiye Halkınn İlk Çağ Tarihi. B.UMA-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
TARİHİ  ETİMOLOJİK  TÜRKİYE  TÜRKÇESİ   Andreas Tietze
Faça (argo) yüz çehre ( Yunanca: Fatsa)
Fahreddin Kerim: argo) “küçük boy rakı şişesi” kısa boylu psikiyatri hekimi.
Faka:yoksulluk.
Farfara: geveze
Fasid: kötü,uğursuz.
Fasıl: ayrılış.
Fatalist: kadere inanan.
Fenike: eski çağda Suriye’de bir devlet.
Ferfene: ortaklaşa yapılan yemekli içkili toplantı.( Ilgın Mecidiye köyünde içkisizdi.)
Feriştah: bir işi en iyi yapan kimse.
Fetir: mayasız yufka ekmeği.
Fezleke: özet.
Fışkı: gübre.
Fingirdek: oynak, kırıtkan.
Firavn: Mısır hükümdarı. Kur’an’da geçer.
Firuze: mavi renkli kıymetli taş.
Fistan:  kadın etekliği
Fitre: Ramazan ayı verilen sadaka.
Fos: yanlış.
Fotin: bir cins kapalı kadın ayakkabısı.
Friz: mimarlık terimi duvarda sağdan sola uzanan çerçeveli sahada resim veya kabartmalar.
İlvan: gösteriş,çalım,kibir.
İmbat: denizden karaya doğru esen rüzgar.
İmdi: şimdi.
İn: mağara.
İpleme: hesaba katmama.
İraz: yüz çevirme.
İrem: cennetle ilgili güzel bahçe.
İskemle:  sandalye.
Gacı: çingene kadın, Müslüman olmayan hacı.
Gaco/goca: kadın, kahpe.
Gala: resmi elbiseyle gidilen açılış töreni.
Galata: Cenevizlilerin İstanbul’danHaliç ile ayrılan kolonisi.
Gavur: kafir. Farsçada, Gebr(ateş perest).
Gazal: ceylan,ahu.
Geber yatlık/yat geberik: yatsı yemeği.
Gebeş: hamile kimse, kısa boylu şişman, aptal.
Gebre: at tımarında kullanılan kıl eldiven.
Gem: atın ağzına takılan demir çubuk.
Gilar: kiler, kışlık kuru gıda saklama odası.
Gökçek: güzel,şirin.
Gügüm: bakır su kabı.
Güllab: gül suyu.
Habeşi:çok esmer.
Haham: Yahudi din adamı.
Halayık: mahluk, insan,halk,evde hizmet eden yaşlı kadın köle.
Halaskar: kurtarıcı.
Halet: manzara, durum.
Hallaç: kıtık pamuğu ve yünü yayla kabartan gezgin esnaf.
Hamayli: kola bağlanan muska, nişan.
Hande: gülüş, kahkaha.
Hanay/haney: iki veya çok katlı ev.
Hanedan 1: asıl,soy, aile.
Hanedar 2: hükümdarın mensup olduğu aile.
Hanekah: derviş tekkesi.
Hanende: şarkıcı, şarkı okuyan.
Hanzo: taşralı.
Haraç: bir çeşit vergi.
Harami: yol kesen hırsız.
Harım: sbze yada meyva bahçesi; tarla ve bahçe etrafındaki çit.
Hasır: sazdan örülmüş yer örtüsü.
Hatun :kadın
Havra: sinagog, çok gürültülü yer.
Haymana. Göçebe yörük.
Haymana 1: tembel,yaramaz.
Hayta: güçlü kuvvetli ve iri yarı serseri.
Hedik: haşlanmış buğday.
Hedik 2. Ayağa giyilen kar ayakkabısı.
Heğri/heyri: Rumeli şivesiyle dikkat çekici alay edilen özelliklerden.
Hergele: at veya eşeksürüsü.
Hergele 2: Terbiyesiz.
Herif: koca ,eş.
Herze: boşlaf.
Hipokrat. Mö.4.yy da ölen Yunanlı  Doktor.
Hodul: kibir,kendini beğenen.
Horanta: evhalkı,aile.
Horyat/hoyrat: köylü,kasabalı, yontulmamış.
Ilgın/Ilgun: bir tür söğüt ağacı.
Iskata: dışkı.
İbran: Yahudi.
İfrit: çok kuvvetli cin.
İkircikli: kararsız,işkilli.
İkona: Ortodoks diniresmi.
İlegen:bir su kabı.


Arkaik Dönem Vazo ve Maskeleri