9 Nisan 2012 Pazartesi

UYGARLIKTA ÖNCÜ HATTUŞAŞ

Hattuşaş , ilk defa batılı gezgin Charles Texier tarafından m.1854 de bilim dünyasına tanıtılmıştır.

İlk kazılar M.1906 da Alman arkeolog Hugo Winckler ve İstanbul Müzesi arkeoloğu Theodor Makridi Bey tarafından başlamıştır.

Tevratta “Hititler” olarak geçen Mısır metinlerinde Heta diye adlandırılan Hititler , Anadoluda, Kızılırmak büklümü içinde yer tutmuşlardır.Çorum ili, Sungurlu ilçesinde bulunan Boğazkale, 4000 yıllık Hitit Devletinin başkenti olarak bilinmektedir. M.2000 lerde Anadolu’ya gelen Hititler, bir görüşe göre boğazlar yoluyla, diğer görüşe görede Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya girmişler. Çoğu bilim adamlarınca, doğudan geldikleri, daha akla yatkın bulunmuştur.

Hitit toplumu, soylu bir aileden gelen Pithana adında bir önder derleyip toparlamış, torunu I.Labarna Hitit devletinin gerçek kurucusu olmuştur.

M.1600’ de Hititlerin başkenti Neşa şehrinden, Hattuşa’ya taşınarak Hatti dilinde olan Hattuş, Hititçe Hattuşa’ya çevrilmiştir. Hattilileri egemenlikleri altına alan Hititler, onların göktanrısının sembolü olan boğayıda kutsal bilmişler ve tapınmışlar. İmparatorluk ülkesini Mısır’a kadar genişletmiştir.

Hitit uygarlığını anlatan en önemli belgelerden çivi yazısıyla yazılmış tabletler, ikibine yakın tablet içinde, kral III.Hattuşili ile Mısır fravunu III.Ramses arasında imzalanan anlaşma, I.Hattuşili’nin akatça ve Hititçe yazılmış yıllıklarından en önemlileride ele geçmiştir. Hitit devleti iyi bir arşivcidir. Örneğin katı çamur halindeki kil üzerine yazılan çivi yazıları, fırında pişirilerek sağlamlaştırılmış, devlet arşivinde istiflenmiş.

KRAL KAPISINDA KÜKREYEN ÇİFTE ASLANLAR: Kapı sövelerinin her ikisi yanında kükreyen aslan ve gövdelerinin tamamına yakını bezenmiştir.Apotropaik köpekler gibi ürkütücü açık ağızlarıyla aslanlar, kötü ruhları korkutmak amacıyla, kapı bekçiliğine konulmuştur. Boşluk kral kapısı girişinde “kötü ruhlardan, halkını koruyan kapıda iki yüksek kabartma aslan heykeli bulunmakta.

Gök Tanrısı ve Güneş Tanrıçası adına yapılan bu tapınak; taş temeller üzerine kerpiçle örülmüş. Bu iki oda. Hitit tabletlerinde “Hitit ülkesinin Bin Tanrısı” olduğundan söz edilir.

Anadolu’nun antik halkı çok tanrıcılığa inanarak “ politeist” yaşamıştır.

Hitit Figürlerinin tümü tören giysili ve başlıklıdır. Giysiler ve başlıklar, figürün sosyal konumunu belirlemektedir. Giysilerinden anlaşıldığına göre uzun elbise, başındaki konik forumlu külah Hititlerin bir bölümünün Doğu kökenli olduğu kanaatindeyim.Çünkü devletin içinde çok ırkın ve dinin bir arada bulunması doğu kanaatını güçlendirmiştir.

Son kral II.Şuppilulıma zamanında büyük akınlarla gelen, Ege göçleriyle mö.1180 de imparatorluk yıkıldı. Ön Asya’nınsiyasi kaderinde rolü olan 2 bin yılın en büyük devletlerini ortadan kaldırmış.Onların yerine bir takım kabile devletleri olan Frigya ve Urartu devletleri kurulmuştur. Bu iki devletin etkisi arasındaki Kayseri ve Malatya bölgesinde Hitit devletinin kalıntısı olan Geç Hitit prenslikleri hayatiyetlerinin bir süre devam ettirmiştir. En sonunda Frigler Anadolu’nun kuzeyinde otura Galaskalarla birleşerek Hititleri tamamiyle ortadan kaldırmışlardır.

ŞAPİNUVA(Ortaköy-Kelkit vadisi): Anadoluya Kafkas yönünden gelen topluluklar Kelkit vadisi boyunca gelmişler. Kanyonların oluşturduğu topraklarda Hititler,Şapinuva kentini kurmuşlar. Kentin temel duvarları kazı çalışmalarında ortaya çıkarılmış; mozaik taş bağlama tekniğiyle örülmüş duvarlardır.

ERZAK DEPOLARININ temelleri hitit yapılarında taşla örülmüş. Taş örgülü duvarın üzeri ise çamur ve saman karışımı kerpiç malzemeyle örülmüş. Örneğin Şapinuva kentidir.Yapı içinde yangında kömürleşmiş ağaç kalıntıları, damların örtüsü kütük ağaç veyahut kiriş dediğimiz ağaçlardır.Duvarların ağaç hatıllarla desteklendiğini ortaya çıkarmış.

AlACAHÖYÜK Hitit medeniyetinin diğer önemli bir kentidir..Büyük bir tapınakalanı, ayrıca kapı girişinde sfenksler önemlidir

SAKCAGÖZÜ Aramlaşmış ve Assurlaşmış geç Hitit stilindeki kabartma kral Barrakab

canlandırılmaktadır.

AT: Geç Hititler atları özel usullerle evcilleştirip süvari ve savaş arabalarında kullanmışlar.

ANTİK SİKKELER

Grek ,Roma ve Bizans sikkeleridir. İlk sırayı alan grek sikkeleridir. Sikkelerin üzerindeki yazı genelde Grekçedir.

Sikkelerin basıldıkları memleketin yerli yazısı mesela Lydia, Lykia,Karia,Pamfilya, Side ve Arami; Fenike ve Kıbrıs, Mısır’da hiyeroglifve Demotik yazı; Tunus’ta Kartaca yazısı.İspanya’da Kelt-İber, İtalya’da Etrüskçe sikkeleride teknik ve stillerinden dolayı,Grek sikkeleri grubu içinde tetkik edilirler.

SİKKE TANIMI. Alman nuismat Kurt Regling’in tarifine göre ticarette ve alışverişte ödeme aracı olarak kullanılan, ağırlığı ve içindeki değerli maden miktarı onu basan devlet tarafından üzerine konan resim ve yazı ile garanti altına alınmış küçük madeni parçadır.MÖ.7.yy ın ortalarında, ortaya çıkmıştır. Fazla ayrıntıya girmeden daha sonraki devirde madenler işlenmeden, tartılarak para diye kullanılmış. Haliyle bunun için terazinin ve bir ağırlık sisteminin bulunmuş olması gerekli idi. Bupara şekli Akdeniz dünyasında mö. 10-7. Yy da yaşamış insanlar tarafından kullanılmıştır. Doğunun büyük devletlerinden Mısır’da mö.4.binde; Mezopotamya’da mö.3.binde, Hitit devletinde ise mö.2.binde kullanılıyordu.

Tartılarak ödenen madeni para (elektron,altın,gümüş,bakır,demir) şeklini,çubuk veya külçe para şekli takip etmiş. Bir taraftanda madenlere şekil veriliyor ve ağırlıkları da önceden tesbit ediliyordu. Bunların üzerine yapılan çentiklerden koparılan parçalarda, küçük alış verişler için kullanılıyordu. Çubuk paralar, sikkelerin ortaya çıkışından sonrada yüzyıllar boyunca kullanılmış. Bugün dahi devletler arasında büyük ödemeler, çubuk paralarvasıtasıyla yapılmaktadır.

Eski yazılı kaynaklarında bildirdiğine göre, Herdod 1, ilk sikkeler ,Batı ve Küçük Asya’da büyükbir dvlet kurmuş, ekonomisi çok ileride olan Lydia’lılar tarafından icad edilmiş.Mö.640/630.

Sikke bol miktarda elde edilen, altın+gümüş karışımı bir maden olan (%40-70 gümüş) ve beyaz altın adı verilen elektrondanyapılmış. Sikkelerin ön yüzleri: evvela düz, sonra çizgili, dahasonra resimli; arka yüzlerinde bir, iki veya üç,tane derin dört köşe,dikdörtgen veyaüçgenbulunan ilk sikkeleri takiben, muhtemelen başkent Sardes’te basılmış. Lydia sikke önyüzlerinde, krallığın arması olan aslan başı,pençesi veya iki aslanın karşılıklı ön kısımları yer alıyor. Bu sikkelerin ağırlıkları 14 gr. Ağırlığındaki staterdir. Bu sikkeler arkeolojide olduğu gibi , üç devir içinde tetkik edilirler.

1.Arkaik devir, sikkeninilk ortaya çıkış tarihi ile başlar, 5.yy da Perslerle Grekler arasında yapılan savaşlara kadar (mö480 veya 490) devam eder.

2.Klasik devir: eski çağlar sanatının en parlak devridir. 480 de başlar, 330 a kadar devam eder.

3.Hellenistik devir: B.İskender’in Pers kralı olduğu mö.330 tarhi ile başlar. Hellen devir krallarından Mısır’ınRoma devleti idaresi altına girdiği mö.30 senesine kadar devam eder. Bu devir İskender’in Doğu seferi sonunda Doğu ve Batı kültürlerinin birbirinekarıştığı devirdir.

Arkaik devire ender örnek: sikke tasviri ön ve arka yüz resimlerin bir kısmı deniz hayvanlarıve grifon, sfenks, kanatlı at(pegasos) insan yüzlü boğalar gibi, Doğudan alınmış karışık hayvanlar.Bir kısmı bitki aleminden üzüm salkımları, kütükler, çeşitli yapraklar ve buğday başakları veya testi, amfora gibiçeşitli kaplar ve müzik aletleridir. Sikke üstündeki resimden maksat, sikkeyi kimin bastığıdır. Klasik devir . Bu devir OLYMPİA da her dört senede yapılan uluslararası şenlikler münasebetiyle basılan sikkelerin üzerinde oyunların şereflerine yapıldığı ZEUS ve HERA’ nın başları ile kutsal hayvanlar yer almış. Örnek 1947 de eski Laranda (Karaman ) şehrinde bulunmuş defineye ait olan bu sikkenin ön yüzünde satrabın yani valinin portresi yer almış. Arka yüzünde Atina tetradrahmileri tarzında işlenmiş. Yaşayan bir kimsenin sikkeler üzerinde tasvir olmuş ilk örneğini veren bu sikke üniktir ve British Museumda sergidedir.


Klasik devrin bir özelliğide sikke basan şehir birliklerinin çoğalmasıdır. Küçük Asya’da Bizans’tan,Rodos’a kadar uzanan 7 sahil şehrini Samos, Efes, Knidos, Kyzikos, Byzanstion ve Rodos’u içine alan ve Perskralıyla Atina devleti tarafından Ispartalılara karşı kurulan Askeri birliğin mö.4.yy da bastırdığı sikkeler.

Filip II, 4.yy da Pangaion dağları altın ve gümüş madenlerini ele geçirmiş, Staterlerin ön yüzündeki Apolla başı,bu şehrin bastığı sikkeler üzerinde ki Apolla başından kopye edilmiştir. Arka yüzlerdeki iki atlı yarış arabası, mö.348 deki Olympia şenliklerine Filip II, sikkelerden ilk kez propaganda alanında faydalanmak istemiştir.Çünkü bu sikkeler elden ele dolaşırken herkese Makedonyalıların ve Filipp’in Grek asıllı olduğunu ispat edecek ve böylece Filipp, siyasi hedefi olan Yunanistan hakimiyetine hak kazanacaktı.Çünkü uluslararası olan Olympia şenliklerine yalnız Grekler katılabilirdi.En önemli darphaneleri Amfipolis,Tarsos ve Babil idi.

Yani Makedonya kralı II.Filip, 4.yy da oğlu ile B.İskenderdir. B.İskender’in bastırdığı altın sikkeler eski çağ kaynak ve yazıtlarında stater Aleksandros veya Aleksandros adıyle geçer.

HELLENİSTİK DÖNEM: mö.330-30 yıllar arası. Bu devir deyimi ile B.İskender’den sonra gelen kültür anlaşılır.

Devrin sikkelerinde kullanılan yazı şekline gelince, doğuda basılmış olanlar üzerinde en fazla görülen yazı Grekçedir.Gerçek doğu krallıkları bile sikkeler üzerinde grekçeyi kullanmışlar. Mö.2.yy da Suriye krallığına karşı ayaklanmış ve Filistin’de Makkabea sülalesi altında bir rahip devleti kurmuş olan Yahudilerin sikkeleri üzerinde ise evvela yalnız İbranice sonra İbranice ve grekçe yanyana, daha sonra mö. 37 de bu sülaleyi devirmiş olan Herdes’in sikkeleri üzerinde ise yalnız Grekçe yer almış.