7 Ağustos 2011 Pazar

ESKİ ANADOLU’DA (Hatti,Hitit ve Çerkesler Hakk.Tarihi ve Antropolojik Deneme)

Anadolu yarımadasının en eski adı “Hatti” ülkesidir. Mezopotamya yazılı kaynaklarında Akkad sülalesi döneminde mö2350-2150 yıllarında kullanılan bu isimlendirme, Mö. 200 tarihinden itibaren Anadolu’yu istila etmeye başlıyan Hind-Avrupalı Hititler bile yeni yurtlarından söz ederken Hatti ülkesi deyimini kullanmışlar.

Hitit krallarının adları proto hatticedir..Tanrı isimleride böyledir. Özellikle Hititler, bu Hatti isimlerinden etkilendiği, isimleri benimsemişler. Hatti dili hakkında çok az bilgimiz var.

Hititlerde kral adı olan Tuthaliya, Arnuwanda ve Amunna özünde Hatti kökenli dağ adları. Hitit kral adı olan Hattuşili, anlaşılacağı gibi Hattuşa’nın Hatticesidir.

Görünüşe göre Hattiler Anadolu’nun yerli halkı ve en aşağı 3.binli yılların ortalarından beri krallıklar ve beylikler halinde idare ediliyorlardı. Bir çeşit kent devlet olan bu beylikler mö.2000 tarihinde teker teker Hititlerin eline geçmeye başladı. Yine de nüfusun çoğunluğu Hattilidir. Mısır tapınaklarında ki Kadeş savaş tasvirlerinde ki krallarından bambaşka Hittili olarak tanımlanan “büyük burunlu askerler” kralarından farklı bir etnik özellik göstermektedirler. Kadeş askerlerinin antropolojik yapısı Hasanoğlan Gümüş kadı n heykelciğinin fizyonomisi birbirni tamamlıyor.

Anadolu’yu Mezopotamyalılar, Hatti ülkesi olarak anarlar. MÖ.2500 ile 2000 tarihler arasındaki uygarlık Hattilere aittir. İlk defa A. Goetze;Alişar e Alacahöyük’teki erken bronz çağı tabakaları Hattilere aittir. Arkasından K.Bittel ‘de aynı görüşü paylaşmış.(kay: ö.özbay)

Hattiler, yüzyıllar boyu Hitit uygarlığının belkemiği rolünü oynadıktan sonra, m.ö.1400 lerden itibaren, militarist(askeri) baskılar neticesinde boğulup yok olup,gitmişler.

Arkeolojik kazıda Sos höyükten elde edilen sonuçlara göre en az 2000 sene süren barış devri, bölgeye Hititlerin girmesiyle birlikte artık bozulacak, sanat ve kültürdeki devamlılık kopacak,Hattililik çökecek. Barışın yerini yağmalar alacaktır. Bu zoraki ayırıma rağmen Anadolu ve Kafkasya arasındaki kültürel ve ticari ilişkiler elbette devam etmiştir.

Mesela Hurriler Kafkasya kavmidir. At yetiştiricisidirler. Transkafkasya’dan güneye geçip,Mezopotamya kültür toplumu içine girmiş, oralarda büyük devletler kurmuşlar ve kendilerine özgü kültür yaratmış olan ilk Kafkas kavmidirler. At yetiştiren kavim olduğu için Mezopotamya kültürünü Orta Anadolu ve Kilikya’ya aktarmışlar. Hatta Anadolu’nun büyük bir kısmı ile Çukurova’nın tamamını Hurrileştirmişler.

Hattilerin, Hitit göçlerinden önce Anadolu’nun yerli halkı oldukları ve yerli kültürleri yarattıkları, daha Hititolojinin ortaya çıktığı yıllarda var sayılmış ve bu görüş günümüze kadar geçerliliğini korumuştur. Hititler ve Hattiler yüzyıllar boyu süren bir birlikte yaşaması söz konusuydu ve bundan dolayı melez denilen bir kültür ve Hititçe olarak bilinen ortak melez bir dil ortaya çıkmıştır. Onun için Hititçe indogermen dil değil, indogemanoid diyen araştırıcılar çok haklıydılar.

Hitit devletinin kurulmasıyla Anadolu-Kafkasya ilişkilerinin koptuğu asla sanılmamalıdır. Bir kere Hititler Anadolu’ya çok az sayıda geldikleri için, ülkeyi asla hindavrupalılaştıramamışlar. Mö.4.yy da ki Galat-Kelt göçlerinin gösterdiği gibi, eski çağlarda yapılan göçler aristokrat bir zümrenin önderliğinde yapılıyordu. Aynı zamanda savaşkan olan bu aristokrat önderler, tüm göçten sorumluydular. Onların dışa vuran kimliği, büyük çapta yağmacı halk yığınlarına da yansıyordu. Hitit göçleri sırasında da mutlaka onlardan olmayan geniş halk yığınları onlara katılmıştı. Ve “Hitit” damgasını yemişti. Düşük kültür seviyeleri yüzünden de gelir gelmez Mezopotamya ve en önemlisi Anadolu’daki yerli Hatti ve Hurri etkisi altında kalmışlar ve tamamen asimile olmuşlar.Dolayısıyla en başta Hattiler olmak üzere Hitit siyasi hegomanyası altında yaşıyan ve sürekli kültürel üstünlüğe sahip yerli Anadolu halkları, bu iki bölge arasındaki kültür alış verişinde katalizatörlük yapmışlar.

Sonuç: Buralara dışarıdan yabancı kavimler gelmemiştir.Özellikle çoğu kez öne sürüldüğü gibi Hindavrupalılar, özellikle Anadolu’ya Hititler ve Ermenilerin ataları gelmemiştir Çünkü Hintavrupalı ların ortak özellikleri ,her gittikleri yerde,oradaki erken yerli kültürleri talan etmeleri ve yıkmalarıdır.Örneğin: Anadoluda ki Hatti kültürü, İran’da ki Elam, Hindistan’daki Dravit kültürü,Yunanistan’daki Minos kültürü ve Roma’daki Etrüsk kültürü bunun açık örnekleridir.

Hiçbir zaman Hattiler, Hurriler veya Kaskalılar; Çerkezler,Gürcüler veya Abazaların atalarıydı diyemeyiz. 1930 lu yıllardaTürkiye’de de benzer hatalar yapıldı, Etiler,Sümerler Türktü denildi, ama bilim camiasından buna kimse inanmadı. Macarlar da Sümerce Macarca ile akrabadır diyor, ama buna herkes dudak büküyor..Kay:Kuban Maykop kült. Es.Anadolu.Paneli .

ESKİ ÇAĞ ANADOLU’DA KADIN KİMLİĞİ VE HAKLARI

MÖ.II.Binyıl başlarında kadının hukuktaki yeri ve önemi, Orta Anadolu’da kurulan Asur ticaret kolonileri dönemi tablet belgeleri ile Hitit imparatorluk çivi yazılı tablet belgelerindeki durumları ms.21.yy da araştırılacaktır. Asur ülkesinden Anadolu’ya ticaret için gelen tüccarlar yerli halkla öyle bütünleşmişler ki, yerli halkla o derece sıkı bir münasebet içinde görünmüşler ki,yerliler hakkında da indirek dolaylı yoldan bilgi sahibi olmuşlar. Bu devirde Anadolu’da tıpkı Mezopotamya’da olduğu gibi, birçok şehir beylikleri bulunduğu ve bunlardan bazılarının “Büyük Prenslikler” olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin Kayseri ,Kültepe kazısında elde edilen bir tablet belgede Anadolu’da bir şehrin prens ve prensesinin; borç yüzünden bir adamı karısı ve oğullarıyla birlikte alacaklıya teslim ettikleri yazılıdır.

Mesela tablet belgelerde çok defa kölelerden veya esirelerden bahsedilmekte. O devir bütün şehir prensliklerinde kölelik kurumunun varlığı ve insanların hürler ve köleler diye sınıflara ayrıldıkları kendiliğinden anlaşılmaktadır. Kayseri ,Kültepe tablet belgelerde özellikle yerlilerin borç yüzünden köleliğe düştüklerini göstermektedir. İlginç bir örnek: Kendisine “memleket kadını” denen Şatahşar adındaki yerli Anadolu kadını, borcunu “Harihari” bayramında ödeyeceğine dair senet vermektedir. Yine yerli halktan bazı kimselerde ödünç aldığı gümüşü ödeyemediği için rehin olarak bırakılmışlardır.Eğer borç alan kişi, borcunu ödeyemediği takdirde esire (bayan i işçi) olarak satılacağı yazılıdır. Başka bir senettede Bayan Huzura, sadece borç aldığı gümüşü ödeyemediği takdirde esire olacağına dair senet vermiştir. Yine aynı tüccara başka yerli bir aile 15 gümüş karşılığı hasat zamanında iki çuval buğday ile ödemek üzere kızları Kukran’ı rehine vereceğine dair senet verirler. Sonuç olarak o devirde insanların satıldığını gösteren tablet belgeler görülmektedir. Asurlu tüccarlardan Qarqarya yerli bir cariye olan Gatidayı , 5 şekel gümüşe yani ucuz fiyata satmıştır.Köle alım satımı yalnız Asurlularla yerliler arasında değil, yerliler arasında da geçerli olduğudur.

Bir örnek daha: yerli bir bey ile karısı; borç verdikleri komşusuna borcunu ödeyemediği için, yerli halktan olan bir ailenin mallarına el koyduğu gibi, birde yanında cariyelerini borç mukabilinde satmış ve Asurlu tüccara borcunu ödemiştir.

Kölelik; erkeklerle kadınlar arasında bir fark gözetmemektedir. Erkek kölenin iş gücü daha verimli olduğu için fiatı kadına göre pahalıdır. Kadınlar yalnız ev işlerinde değil, bağ ve bahçe işlerinde deçalıştıkları anlaşılmakta. Örneğin bir tablet belgeye göre, bayan Han; borcu karşılığında kara sabanda çalışacağına dair senet vermiştir. İkinci bir örnek yerli Bayan Şubukni, Asurlu tüccardan aldığı borcu ödeyemediği için karşılığında ot biçmeyi taahhüt etmiştir.

Kadınların ticaret işlerinde kocalarına veya kardeşlerine yardım ettikleri görülmüştür. Erkekler tarafından kadınlara gönderilmiş mektuplar arasında bir tanede evlenme teklıfi mektubu bulunmuştur. Görülüyor ki, o devirde kadınlar iş hayatına girmişler. Kocası Asurlu olan yerli bir kadının , kocası iş seyahatında iken yerine karısı alış veriş mukavelesi yapabiliyor. Kadınların tablet belgeler üzerinde şahsiyetlerine temsil eden mühür baskıları bulunmakta. Bu bize kadının özel mülkiyet hakkına sahip olduğunu gösterir.

Boşanma örneği: Asurlu bir tüccar, ayrılmış olduğu yerli karısı Zibe’den üç oğlunu geri almak için mahkemeye vermiştir.

Farklı bir örnek: Yerli bir cariye olan Wala-Wala’da ayrılmış olduğu Asurlu efendisi Pilah-İştar aleyhine nafaka davası açmıştır.

Bu son tablet belgeler, Asurlu kolonistlerin Anadolu’lu yerli kadınlar ile evlendiklerini ortaya çıkarmıştır. Buna karşılık yerli erkeklerin Asurlu kadınlarla evlendiklerine dair belge yoktur. Büyük bir ihtimalle Asurlu kadınların sayıca azlığı olabilir.” Asurlu tüccarlar Anadoluya Asur’dan yük hayvanı deve ve arabaya koşulu eşeklerle; kalay, tekstil ve lapis-lazuli gibi değerl i taş gibi eşyaları araba veya hayvanlara yükleyip getirerek satan tüccarlar. Anadolu’dan Asur ülkesine altın, gümüş götürmektedirler. Haliyle yorucu ve uzun yolculuk ayrıcada can güvenliği olmadığı için kadını yanında taşımamaları gerekir.

Asurlu tüccarlar, Anadolu’lu yerli kadınlarla geçerli olan adet ve töreye göre evlendikleri anlaşılmaktadır. Anadolu’ya has halka mal olmuş kanun gibi işleyen töreye göre, Eğer bu evlilik bozulursa, ayrılan karı koca yani her ikiside evlenme kurumuna 5 mine gümüş ödeyeceklerdir. Halbuki o devirde Mezopotamya yasalarında Sumerlerde ve Asurlularda izdivaç kurumu kadını satın alma esasına dayanmaktadır. Yani kız babası, kızı üzerindeki hakimiyet hakkını, kızını alan damada satmakta . Zira kız evlat bundan sonra baba mirası almamaktadır. Buna mukabil boşanmayla ilgili tablet belgelerinde daima boşanma parası mevzu edilmiştir. Bir tablet vesikada Bayan Talhama ,kocasından boşanma parasını, şehrin hakimi huzurunda almıştır. Bu bize Anadolu’da izdivaç kurumunun kadınada boşanma hakkını tanıdığını ispat emektedir.

Birde meşru olan eşin mevcudiyeti dışında, erkeğin başka cariye almasına mani değildir.Hatta çocuksuz kadın, kocasına bir cariye vermeğe mecburdur. Erkek çocuk elde edildikten sonrada bu cariyeyi, zevce isterse satabilir.

Görülen : mö. II.Bin yıl başlarında Anadolu’da cari olan adet ve gelenek hukukuna göre, evlenirken kadın satılmaz ve erkek gibi kadınada boşanma hakkı tanılır, boşanma durumunda çocuklar kadına düşer. Bu durum ms.21.yy daki anlayışımıza göre, çok ileri bir zihniyetin ifadesi isede ,aslında bu tarz evlilik kurumunun, şimdiki Anadolu halkının anaerkil bir ailenin geleneklerini ortaya koyduğuna dair hiç şüphe yoktur.

Hitit Devletleri Zamanında:

Kayseri, Kültepe dönemi takibinde Çorum, Hatuşaş arşivinin tablet belgelerinden yararlanmak mümkün. Özellikle şunu göz ardı etmemek lazım, Hitit belgeleri genellikle saray tarafından yazdırılmış olduklarından, Hitit halkını ve cemiyetini değil, yalnızca saray halkını yansıtırlar. Bundan dolayı kadınla ilgili araştırmalarda sadece saray kadınlarına ve kraliyet ailesi ve kadınları hakkındadır. “Demmekki burada halk yok sayılmaktadır.

Haliyle Hitit de kadınlar özgür ve esir diye iki büyük sınıfa ayrılır. Hür hitit kadınları ise kraliçeler temsil eder. Gerek mabetlerdeki dini merasimlerde ve saraylardaki resmi kabullerde kraliçeler daima hazır bulunurlar. Tablet belgelerde Şuppilulima ‘nın iki karısı olduğu görülmektedir. Mesela II.Murşili’nin vergi yolsuzluğu yaptığı ve karısını büyü yaparak öldürttüğü geçmektedir. Hatta kral Şuppilinin oğlu babasını yolsuzluklarından dolayı mahkemeye vermiştir.

Kraliçe Pudu-Hepa dış siyasette kendisine düşen vazifeyi yapmak ta. Mısır-Hitit savaşından sonnra Hitit kraliçesi Mısır kraliçesine tebrik mektubu yazmıştır. Burada saray kadının önemi ortaya çıkmaktadır. Mısır’la yapılan barış andlaşmasını desteklemek için Hattuşili kızlarından birini Mısır kralı II.Ramses’e gelin olarak götürmüştür.

Hitit yasalarının pederşahı (ataerkil) kanunlara dayandığı göstermekte.

Hitit yasasında; baba isterse çocuklarını satabilir veya tazminat olarak verebilir. Hititli koca karısını başka erkekle yakalarsa,koca her iki suçluyuda isterse öldürebilir, cezası yoktur”.Kısaca güç babada” Bu son madde , erkeğin kadın üzerindeki mutlak hakimiyet sahibi oluşudur. Yine kadın mağdur.Hitit evlenme kanunlarında erkek kadını satın alabiliyor. Son olarak boşanmalarda çocuklar babaya verilmekte,sadece anaya bir çocuk veriliyor. Çok ilginç tablet belgede geçen bir masalda erkek karısına: “Sen kadınsın. Kadınlığına göre bundan bir şey anlamazsın, demekte ve çocuktan başka her şeye sahip olan Appu, oğlum yok diye acı çekmektedir. Hitit yasalarında erkek işçinin aldığı ücretin ,yarısını ancak kadın işçi almaktadır. Veraset kanunlarında erkeğin tercih edilip edilmediğini bilmiyoruz. Bütün bu göstergeler Hitit toplumunun patriarkal(babaerkil) olduğunu göstermekte.