20 Mart 2009 Cuma

TÜRKİYE’NİN AYAK HARİTASI

İnsan ayağı Batıda daha uzun, Doğuda daha tombuldur.

Türkiye halkının yarısının baş parmağı uzun, Doğu ve Batıda yaşıyanların ayak yapıları farklıdır. Türklerin yüzde 48 nin ayağı taraklıdır.

Türk kadınının ayak yapısı genel olarak kısa, geniş ve tombul. Batı bölgelerinde ise daha ince ve uzundur.



18 Mart 2009 Çarşamba

YUNAN SİKKE(PARA)LERİNİN TANIMI

Yunan Madeni Sikkeler (MÖ 700 - MÖ 600, MÖ 150)
Lidya
Helenistik
Dönemlerine ait paralar

Madeni para  bir bağımsızlık işareti olduğu için her şehrin kendi baskısı vardı; geniş topraklarda kullanılan tek tip para, bir hellenistik çağ gelişmesiydi. Bu sikke fotoğraflar mö.600 civarı ile 150 arasında basılmıştır. Madenleri altın, gümüş alaşımı ve elektrum çeyrekstater.

1-Samos(Sisam)  önyüz: çizgili yüzey. arkayüz: damga işareti. tabii altın ve gümüş alaşımı çok ilkel para.

2- Miletos: önyüz: aslan. arkayüz: üç süslü damga.

3- Aigina(eğin): önyüz: su kaplumbağası. arkayüz: damga işareti.

4-Lidya,Kroisos: önyüz: aslan ve boğanın ön tarafları. arkayüz: iki damga. Kroisos, saf altın ve gümüşten ilk para basandı.

5- Korinthos: önyüz: Pegasos (kanatlı at), arkayüz: resmi damga.

6-Dikaia: önyüz: Herakles. arkayüz: kare damga.

7- Sybaris: önyüz: boğa. arkayüz: aynı figür ters kabartma.

8- Syrakusa: önyüz: atlı savaş arabası. arkayüz: Syrakusaların yerleştikleri adadaki narı anımsatan, yunuslarla çevrili arethousa.

9- Ainos: önyüz: hermes. arkayüz: keçi.

10-Atina: önyüz: Athena. arkayüz: baykuş ve zeytin dalı.

11-Mende: önyüz: eşek üzerinde Dionsos. arkayüz: şarap.

12-Messana: önyüz: katır yarış arabası. arkayüz: tavşan ve pan’ın başı.

13-Persia: önyüz: Pers kralı. arkayüz: damga.

14-Rheigon: önyüz: aslan başı. arkayüz: Apollon.

15-Thourioi: önyüz: Athena. arkayüz: boğa.

16-Aspendos(Belkıs): önyüz: iki güreşçi. arkayüz: sabancı.

17-Khalkidikia Birliği: önyüz: Apollon. arkayüz: lir, filippos.

18-Tyre(sur): önyüz: Melkart,deniz üzerinde bir hippokampusa(yarı at, yarı balık mitolojik hayvan) binmiş. arkayüz: başı kancalı çoban sopası ve harman döveni, taşıyan baykuş.

19- Thebai: önyüz: Boeotia kalkanı. arkayüz: amfora.

20-Lampsakos(Lapseki): önyüz: zeus. arkayüz: pegasus.

21-Efesos: önyüz:  arı. arkayüz:erkek geyik ve hurma ağacı.

22-Makedonya II.Filippos: önyüz: apollon arkayüz: savaş arabası.

23-Taras(Toranto) önyüz: savaşçı ve at. arkayüz: yunus binicisi.

24-Makedonya Büyük İskender: önyüz: Herakles kılığında İskender. arkayüz: Zeus.

25-Trakya Lysimakhos: önyüz: büyük İskender. arkayüz: Athena.

26-Mısır I.Ptolemaisos: önyüz:  aegis takan ptolemaios. arkayüz: yıldırım üzerinde zeus kartalı.

27-Syrakuşa II.Hieronun karısı Filistis. önyüz: Filistis. arkayüz: savaş arabası.

28-Pergoman(Bergama) önyüz:Filetairos (hanedanın kurucusu). arkayüz: Athena.

29-Baktria, Antimakhos: önyüz:Antimakhos. arkayüz: Posedion kral.

Posted by Picasa

11 Mart 2009 Çarşamba

SORUMLU İNSANLIĞIN ATASI OLAN ADEM’İN( A.S.) ÖYKÜSÜ:

Sad:38/71-35, A’raf: 39/11-25, Taha:45/115-127, İsra:50/61-65, Hicr:54/26-50, Bakara:92/30-39 da değişik çeşnilerle anlatılır.

İnsanın yaratılışını anlatan bu ayetlerde Adem adı geçmez. Fakat aynı olayı anlatan Bakara suresinin 33. ncü, Taha suresinin 115-123. ayetlerinde Adem adı açık açık anlatılmadığından, sorumluluk derecesine yükseltilen ilk insanın Adem olduğu anlaşılmaktadır. Yine başka bir uslupla Taha 45/115-127. ayetlerde Adem ve eşinin bulunduğu cennette acıkma,susama, çıplak kalıp üşüme, yahut güneşin altında sıcaktan bunalma gibi durum olmadığı anlaşılmakta. Bu vaziyette insan sıkıntı bilmez, güçlük çekmez. Çünkü o güçlük ve sıkıntı yiyecek içecek bulma zorluğundan, üşüme ve sıcakta yanmadan doğar. Bunların olmadığı ortamda bulunan insan, tabii sıkıntı ve güçlük çekmez.

Bu hal, ya insanın henüz bu zorlukları duyamıyacak ilkel bir safhasını veya eşiyle birlikte bulundukları cenette ( ki bu cennet, dünyanın yüksek dağlarından birindeki ormanlıktır) kendilerine gerekli gıdaların bol bulunduğu, ağaçların altında üşümeden, yanmadan rahatça yaşadıkları bir durumu işaretlemektedir.

Yine ayetlerden Adem’le eşinin, henüz cinsel organlarının farkında olmadıkları bir durumda bulundukları anlaşılmaktadır. Demek ki insanın bu ilk cennetteki durumu, birleşme ile üremeyi henüz bilmediği bir durumdur. İnsanlığın çoğalması için erkekle birleşmesi gerekir. Dolayısıyle şeytan Adem’in nefis gücünü, şehvetini tahrik eder. Ebedi yaşama arzusunda olan Adem’i ebedi yaşama ağacından yemeye yemeye yöneltir. Yasak meyvadan yiyince hemen cinsel organlarının görünmeğe başlaması ve bu ağaca “ebedi yaşama ağacı” denmesi, bu ağaçla cinsel organ arasında bağ bulunduğunu gösterir. Allah bilir bu ağaç cinsel birleşmeden kinayedir. Ömrünün sonluğunu gören insan, ebedi yaşamanın yolunu arar. Bunun için çocuk sahibi olup kendisinin uzantısı olan çocuk ve torunlarında yaşamak ister. İşte içlerine sonsuzluk isteği düşen Adem ile eşi bu sonsuzluk ağacından yemeğe yönelmişler, cinsel birleşme yapmışlar. Bunu yapıncada utanma duyguları belirmiş, cinsel organlarını cennet yapraklarıyla örtme gereği duymuşlar. Cinsel birleşmeden sonra Adem’in eşi hamile kalmış, doğurmuş. Çocukları çoğalınca içinde yaşadıkları ilk cennet(ormanlık) yaşamaları için yetmemiş, her şeyin olduğu orman bölgesi üreyen çocuklara yetmwyince oradan aşağı inmeleri, ziraat yapabilecekleri düz araziye yerleşmeleri kendilerine emredilmiştir.

İnsan bu ilk yaratılış aşamasından sonra düz araziye inip dünyaya yayılmıştır. Hicr:54/26-27.ayetler, Adem’den değil, onunda kökeni olan insanın yaratılışından söz etmektedir. Müfessirler(açıklayıcılar), ayetteki insan sözüyle Adem’in kastedildiğini söylerler. Fakat Muhammed Bakır’dan nakledilen bir söze göre “Bizim atamız Adem’den önce bin kere bin(yani bir milyon) yahut daha fazla Adem’ler gelip geçmiştir. (Mefatihul-ğayb: 19/179) bize göre bu ifade, ilk insandan Adem’e kadar bir çok insanın gelip, yani insanın evrimleşe, evrimleşe Arz meleklerinin boyun eğdiği mükemmel insan halife Adem düzeyine ulaştığını gösterir. İnsanın evrimi, şüphesiz uzun zaman almıştır. Nitekim: “Biz sizi yarattık sonra size biçim verdik, sonra meleklere secde edin dedik. Araf:39/11. ayet yani sonrada , insan kökeninden,, meleklerin boyun eğdiği Adem haline gelinceye dek çok aşamalardan geçirildiğini gösterir.

Evrenin tamamı tekamül(olgunlaşma) kanununa göre yaratılmış. Kur’an’ın ifadesine göre üzerindeki canlıların anası olan şu dünya 4 ilahi günlüktür. Yani 4 büyük zamanlı evrim (olgunlaşma) sonucu bu şekline gelmiş. Canlıların özü insanda çok derin bilgi, ince hesap ve planların sonucunda süzüle süzüle tabiat güçlerine karşı hükmeder, dünyayı onaran, daima ilerleyen, kalkınan bir mükemmel varlık haline getirilmiştir. Ama yine tekrarlayalımki bu uzun süre bize ve bizim ölçülerimize göredir. Bize göre milyonlarca yılda yaratılmış olan insan, Allah’a göre bir anda yaratılmış demektir. Çünkü Allah için bütün zaman bir andan ibarettir. Zamanın parçaları o’nun katında bütünleşir. Milyonlara yıl an-ı vahide döner. Gerçeği Allah bilir.

ADEM İLK İNSANMI?

İmamiyye ve sufiyeye göre kitap ehlinin ve bizim indimizde meşhur olan Adem’den başka bir çok Adem var. Ruhu’l-meani’de şöyle deniyor: İmamiyyeden Cami’ul-Ahbar yazarı, eserin 15.bölümünde, babamız Adem’den önce daha 30 Ademin bulunduğuna, her Adem’le diğer Adem arasında bin yıl geçtiğine, bunlardan sonra dünyanın 50 bin yıl harap kalıp sonra 50 bin yıl imar edildiğine, daha sonra da atamız Adem’in yaratıldığına dair bir rivayet (söylenti) nakleder.

İbn Babveyh’in, kitabut- Tevhid’de, Cafer-i Sadık’tan naklettiği uzun hadiste de Cafer-i Sadık şöyle demiş: Sen sanıyorsun ki Allah, sizden başka beşer yaratmamıştır. Vallahi Allah, bin kere bin Adem yaratmıştır. Siz O Ademlerin sonuncusunuz.

Muhammed Bakır’ın da : “Babamız olan Adem’den önce bin kere bin, yada daha fazla Adem geçmiştir… dediği rivayet olunur.

es-Şeyhul-Ekber de el-Futuhatında Adem’den kırk bin yıl önce başka bir Adem’in bulunduğunu anlatır. 8Reşid Rıda, Tefsirul- Kur’anı’l- hakim:4/325)

Seyyid Reşid Rıza, yaratma işi, Allah’a mahsus işlerdendir. Bunun mahiyetini anlamak güçtür. Üstat Muhammed Abduh, Bu ayetlerin birbirine benzer ayetlerden olduğu, bunları dış manasıyla anlamanın mümkün olmadığı görüşünde idi.

ADEM DİLİ GELİŞTİREN İNSAN: Bakara 92/31-33. Allah, Adem’e kendisinden türeyecek bütün çocukların, bütün hayvanların isimlerini öğretti; yine insanların hayvanların, gögün, yerin, deniz, at, merkep ve benzeri yaratıkların isimlerini öğretti; Allah, Adem’e çanak çömlek yapmayı öğretti.

Bu görüşler İbn Abbas’a nisbet edilir. İbn Kesir şöyle diyor:

“ Allah, Adem’e bütün eşyanın kendisini, sıfatını ve ne iş yapabileceğini, neye yaşadığını öğretti.

Bütün bunlar gösterirki ilk insana az çok konuşma özelliği verilmiş, öğretilen isimler, dildeki kelimeleri ifade eder. Demekki Adem’den önceki yaratıklar, konuşmaktan yoksun idiler. Eşya hakkında bilgi sahibi olup eşyayı bilinçli olarak işleme özelliği, sanat kabiliyeti ancak insanda ortaya çıkmıştır.

ADEM’İN YARATILDIĞI CENNET:

Gözden saklı, girift ağaçlı bahçe anlamına olan cennet dünya bahçeleri için kullanıldığı gibi dünyadan sonra varılacak olan bahçe içinde kullanılır.

Acaba Adem’in yaratıldığı cennet, yeryüzü cennetimidir? yoksa ebedi cennetmidir sorusu bilginler arasında tartışma konusudur. Burası ihtimal Adem’in yaratıldığı cennetin Filistin yahut Faris ile Kirman arasında bir yer olduğu ileri sürülmüş. Adem’in cennetten inişide, buradan Hindistan’a götürülüşü şeklinde yorumlanmış.

Kur’an’ın bir çok yerinde insanın şu topraktan yaratıldığı kesin biçimde ifade edilir. Taha suresinde: “sizi şu topraktan yarattık, yine ona döndüreceğiz ve bir kez daha ondan çıkaracağız.” Bu açıklıktan sonra artık Adem’in şu dünyadan başka yerde yaratıldığını söylemenin anlamı kalırmı? Kur’an böyle söylediği gibi ondan önceki ilahi kitap Tevrat’ta, Allah’ın, Adem’i doğudaki Aden toprağından yarattığı belirtilmektedir. “Böylece Rab Allah, o’nu Aden bahçesinden, kendisinin içinden alındığı toprağı işlemek için çıkardı.” (Tekvin, bab3/23)

ADEM PEYGAMBERMİ?:

Kelamcılara göre Adem, nebi ve resuldur. Hatta bazıları, Adem’in isyanının, gerçek değil, görünürde isyan olduğunu söylemiştir.

Bazı sufiler bu tür meselelerin ancak keşif ile yada ahrette bilinebileceğini söyleyerek bu tür soruları yanıtsız bırakmıştır.

Reşit Rıza şöyle cevaplıyor:” Adem, ilk yaratılışı sırasında resul-nebi değildi. Zaten daha insan bulunmuyan o aşamada risalete gerekte yoktu. Ayet ve sahih hadislerden anlaşılıyorki Adem, hiçbir zaman resul(peygamber) olmamıştır. İlk peygamber Hz.Nuh (as) dır. Peygamberlerin ,nübüvvetten önce ve sonra her günahtan masum olmasının ne kanıtı, ne de hikmeti vardır. Çünkü o zaman Adem’in kötü örnek olacağı bir kimse yoktu.Kaynak: Dr.Süleyman Ateş, Kur’an’da Peygamberler Tarihi.

SÜLEYMAN(A.S)’IN BELKIS’IN TAHTINI ANINDA GETİRTMESİ ve CİNLERİ YÖNETMESİ HAKKINDA ARAŞTIRMA:

MÖ.970-935 yıllarında babası Davud’dan sonra kral olmuş İsrail peygamberidir. Kitab-i Mukaddeste anlatıldığına göre Süleyman, Filistin’den doğu Ürdün’e kadar olan bölgeleri yönetmiş. Ülkesini oniki vali yönetiyordu. Irmak’tan Filistıler diyarına ve Mısır sınırına kadar olan bütün ülkeler üzerinde saltanat sürdü. Pek çok karısı vardı. Fravun’un kızı karısı idi. Yine Fravun’un kızı ile beraber Moabiler, Edemiler, Saydalılar ve Hittiler’den çok yabancı kadınlar sevdi. Süleyman’ın karılarına, din ve ibadet özgürlüğü tanıdığı ve inançlarına göre ibadet edeceği mabetler yaptırdığı anlaşılır.

Cinlerin ve rüzgarın Süleymana itaatı, duvar ustası ve dalgıç cinlerin zincirlere vurulu olarak Süleyman’ın emrinde çalışan sanatkarların, latif cisimlerden ibaret olan cinlerden değil, Süleyman’ın tutsağı olan çevre milletlerden insanlar olduğu kanısındayız. Çünkü latif(ruhsal) cisimler olan şeytanların, zincirlere vurulup yapı işlerinde çalıştırılması garip bir şeydir. Eskiden esirler ayaklarına zincir vurulup çalıştırılırlardı. Demek ki Hz.Süleyman’da esirleri, ayaklarına zincir vurdurup yapıcılık, demircilik, dalgıçlık gibi işlerde çalıştırmıştır. Kitab-ı Mukaddes’deki Süleyman kitabında özellikle Lübnanlı çok esirin Süleyman’ın emrinde çalışıp Ma’bed’i yaptığı anlatılır.

Ömer Rıza Doğrul’a göre Süleyman’ın dayandığı değnek, onun saltanatıdır. Değneğini kemiren kurt da oğlunun idaresizliği ve zayıflığıdır. Cinlerde Süleyman’ın buyruğu altına aldığı isyancı kabilelerdir. Süleyman’ın ölümünden sonra tahtına çıkan oğlu Rehoboam, sefahata ve zevke daldığından, onun saltanatını kemirdi, çürüttü. Sonuçta İsrailoğullarına hizmet eden, kabileler,artık boyun eğmediler. Süleyman’ın oğlu Rehoboam’ın elinde sadece bir kabile kaldı. Onbir kabile onun elinden çıktı, mülkü dağıldı.

SEBA şeklinde okunan Sebe, Yemen’de Sn’a yöresinde bulunan Me’rib kentinin adıdır. Esasen Sebe, o bölgede yaşıyan kabilenin adı iken sonradan bölgenin adı olmuştur. Seba toplumunun başında Surahil kızı Belkıs Kraliçe idi. İşte Süleyman bu kraliçeye mektup göndermiş oluyor.

Sonuç itibariyle Belkıs ‘ı, tahtıyla birlikte kimin daha çabuk getirebileceğini sormuş. “İfrit bir cin” Süleyman’a oturduğu yerden kalkıp gitmeden Kraliçenin tahtını getirebileceğini söylemiş . Fakat kitap bilgisine sahip bir insan,bir göz yumma süresi içinde tahtı getirince Süleyman, böyle marifetli, ruhanı mertebelere yükselmiş insanlar veren, Seba’dan kendi yanına bir anda tahtın getirilmesini nasip eden Allah’a şükretmiş.Göz açıp yumma içinde Belkıs’ın tahtını getiren bu şahsın kimliği hakkında birkaç görüş vardır. En çok kabul edilen görüş, bu zatın Süleyman’ın veziri Asaf ibn Barhiya olduğudur. Bu kişinin Hızır yahut Cebrail veya Süleyman’ın bizzat kendisi olduğunu söyleyenlerde vardır.Kaynak:Dr. Süleyman Ateş, Kur’an’da Peygamberler Tarihi.

SİKKE(PARA) ÜZERİNE RESMEDİLMİŞ TANRILAR, TANRIÇALAR, KAHRAMANLAR VE PERSONİFİKASYONLAR önemli bir yer tutar. Grek sikkelerinde doğal olarak yer tutan tanrı ve tanrıçalar Roma sikkelerinde de görülür; değişen yalnızca adlardır. Grek sikkelerinde Grekçe. Roma sikkelerinde ise Latince adlarıyla anılırlar. Örneğin: Grek dünyasında ki Artemis, Roma dünyasında Diana dır.

Bizans sikkelerinde ise devletin tek tanrılı bir dini (hırıstiyanlık) söz konusu olduğundan tanrı, tanrıça ve personifikasyonlar görülmez.

AMMON: Libya tanrısı, sakallı, başı diademli ve koç boynuzludur.

AFRODİTE/VENÜS: aşk ve güzellik tanrıçası. Daha ziyade çıplak yada yarı çıplaktır. Tanrıça bazen Eros (lat:cupid) ile görülür. Ara sıra elinde elma tutar. Roma sikkelerinde ki ünvanlar arasında CAELETİS, FELİX, GENETRN VE VICTRIX sayılabilir.

MARS/ARES: Zeus ve Hera’nın oğlu; savaş tanrısı.

ARTEMİS/DİANA: Apollan un kız kardeşi; ay ve av tanrıçası, Genelde yay ve ok tutarken resmedilmiş.

ATHENA/Minerva: tanrıça akıl ve zekayı temsil eder. Genelde, giyimli, miğferli, mızrak ve kalkanlıdır.

BAAL: sami tanrısı, sakallı, bir elinde kartal diğer elinde asa tutar. Ve tahtta oturur vaziyette resmsdilmiş.

DEMETER/CERES: tarım ve evlilik tanrıçası. (sikkede asa yada buğday başağı tutar)

DİONYSOS/LİBER (Bacchus): şarap tanrısı Kantharos, thyrsos ve üzüm salkımı tutarken resmedilmiş.

DİOSKUROİ(Dioskurlar) : zeus ile Ledeim çocukları kastor ve polydeuslas. Dioskuroi demek “zeus’un çocukları anlamında. (at üzerinde ve başlarında sivri uçlu şapkalıdır)

EROS/ CUPİD/AMOR: aşk tanrısı, genelde çıplak ve kanatlı çocuk olarak resmedilmiş. Bazen yay ve ok tutarken resmedilmiş.

GORGON Kardeşler: yuvarlak çirkin yüzlü, yılan saçlı, domuz dişli ve kanatlı yaratık Baktıkları kişileri taşa dönüştürürler. En ünlüleri başı kesilerek öldürülen Medusa dır.

HADES: Zeus ve poseidon un erkek kardeşi yer altı dünyasının ve ölüler diyarının hakimi.

HARPOKRATES: Mısır tanrısı Heros’un Grekçe adıdır. Genelde çocuk yada delikanlı olarak resmedilmiş. Bazende sakallı kişi olarak resmedilmiş.

HEKATE: yer altı dünyasının tanrıçasıdır. Sikkede uzun uzun khitolu (yani katan) elbiseli, bazen başı örtülü ve meşale tutarken resmedilmiş.

HELİOS: Güneş tanrısı yüzü Apollana benzer. Başında güneş ışınlarını temsil eder.

HERA: Zeus un kızkardeşi ve karısı cennetin kraliçesi Sikke(para) de oturur veya ayakta, elinde patera ve asa tutarken resmedilmiş.

HERAKLES/Hercules: Zeus ve Alkeme nin oğlu; güçün ve cesaretin sembolü, sopası ve aslan postu her zaman yanında.

HERMES/ Mercurius: Zeus ve Maria’nın oğlu; tanrıların habercisi Birde seyahat edenlerin, tüccarların ve garip ama hırsızların koruyucusu. Yılan asası ve sikke üzerinde kanatlı şapkası (petesos) kanatlı sandaletleri ve elinde kerykra ve bazen para kesesi tutar.

HESTİA/ Vesta: ocak tanrıçası, aile yaşamının koruyucusu mutluluk sembolü Hesta, başı örtülü ve asa tutarken resmedlir.

KYBELE: Anadolu kökenli ana tanrıçası olup bereket ve bolluğu temsil eder. Sikkede tahtta otururken başında polos veyasur tacı, elinde F ila ve dirseğini bir tanpona dayamış halde resmedilir. Tahtının her iki yanında bir aslan var.

IANUS: İKİ BAŞLI TANRI

MEN: Frig kökenli ay tanrısı ya ayakta yada at üstünde, mezarlarında koruyucusu.

POSEDİON/Neptunus: Zeus un kardeşi (deniz ve deprem tanrısı) yunus balığı ve trident tutarken resmedilmiş.

ROMA: Roma ‘nın tanrıçasıdır. Sikkede miğferli , mızrak ve kalkanlı. Elinde ufak bir victorıa, çelenk tutar.

ZEUS/Juppiter: Tanrıların babası. Yani baş tanrı, çıplak yada yarı çıplak, ayakta yada tahtta otururken resmedilmiş. Elinde asa, kartal, şimşek demeti veya Nike figürü tutar.

Roma sikkelerinin ünvanları arasında CONSERVATOR, LİBEROTOR, PROPNGNATOR, STATOR, TNTATOR VE VİCTOR sayılabilir.

GENİUS(Lat): koruyucu cin, Patara veya bereket betimlenir.

İMPARATORLUK DÖNEMİ:

1-Augustus 2-Tiberus 3-Caligula 4-Claudius 5- Nero 6- Galba 7- Otho 8- Vespaslanus 9-titus 10- Domitianus 11-Domitia 12- NervA 13- Trainus 14- Hadrianus Ms.76 yılında İspanya da doğmuş.

14- Antonius 15- Büyük Faustina 16- Marcus Aurelius 17- Septimius Severus(Kuzey Afrikada doğmuş) 18- Severus Alexander 19- Maximinus 20 –Maximus 21-Gordianus 22- Pupienus 23-Philippus 24- Traianus 25- Gallianus 26-Saloina 27- Macrianus 28- Postumus 29- Victorinus 30- Tetricus 31-Vabalathus 32- Florianus 33- Tacitus 34- Maximianus Herculius 35- Galerius 36- Constantius 37- Helena(büyük Constantius’un anası ) 38-Theodosius 39- Leo 40- Zeno 41- Magnnontius 42- Valens

KUR’AN TEFSİRİNDE, SAĞ VE SOL TARAFIN YORUMU: Kur’an Yolu Meal ve Tefsiri c.4, Saffat suresi,37(56),Ayet,27-34, syf.529Sözlükte “sağ ve sol taraf” ve and” manalarına gelen ayet metnindeki yemin kelimesinin kullanımdaki değişik anlamları nedeniyle 28.ayet farklı şekillerde kullanılmıştır.

Eski Arap kültüründe sağ tarad uğurlu, sol taraf uğursuz sayılır, bir şeyin sağdan gelmasi uğur ve hayır olarak yorumlanırdı. Kur’an’ da iyilerin amel defterlerinin sağ taraflarından, kötülerin amel defterlerinin de sol taraftan verileceğini bildiren ifade tarzı da(Hakka 69/19,25) sağ ve sol kelimelerinin gelenekteki bu simgesel kullanımına dayanmaktadır.. Dolyısıyla ayeteki “sağ taraftan gelirdiniz” ifadesi mecazi bir anlatım olup, “Bize hakkımızda hayırlı olacak teklıfler getirdiğinizi söyler, bize karşı iyi niyetli, sureti haktan görünürdünüz; ama şimdi anlıyoruz ki gerçekte bizi kandırmış, haktan saptırmışsınız, bize kötülük etmişsiniz” anlamına gelmektedir.

HZ. İBRAHİM’İN ATEŞE HANGİ NEMRUD ÜNVANLI KRAL ATTI?.

Hz.İbrahim, Hz. Nuh (as) öldüğünde 15 yaşında idi. MÖ.20- 17 yüz yılları arasında çeşitli rakamlar var.

İbrahim peygamberi ateşe atan, batılı tarihçilere göre Hamurabi veya I.Sargon olma ihtimali yüksektir. Sargon Akad devletinin kurucusu olup MÖ.2350 de Sam birliğini sağlayan ilk komutan. Örneğin Hamurabi kanunlarından 1- Kazayla adam öldüren, ölüm cezasına çarptırılır.2- Gözü oyanın gözü oyulur. 3- Kafa kırnın kafası kırılır. 4-Bir adam rüşvet alırsa rüşvet verenin beş parmağı alanın tüm parmakları kesilir.( Ama ateşe atan Srgon’dur kanaati taşıyorum M.Tunç)

Nemrud : Akad devletinde yöneticilere verilen ünvan, yani kral veya padişah gibi.Hz.İbrahim yaşadığı dönemde Anadolu’da MÖ.2000 de yerli halk Hattiler var. Ayrıca Hatti beylikleri üzerine dışarıdan küçük gruplar halinde gelen Hititler bulunuyordu.Kay: Ekrem Sarıkçıoğlu, Dinler tarihi.

NUH TUFANI:

Nuh’un gemisinin yapımında çivi kulanıldığına göre Nuh (as), Erken Bronz çağında yani maden çağında yaşamış, tarih MÖ.2650 dir.Gemi Mö.2347 de Cudi dağına oturmuş diyen Süryanı Aziz Günel’dir. Batılı ilahiyatçılar Tevrat’a dayanarak Tufanın mö.22 veya 21.yy da olabileceğini düşünmüşler. Kay: Ekrem Sarıkçıoğlu, Dinler Tarihi, 2008yıl.


Babil Kralı Hamurabi: Kanun Çıkaran Adam M.Ö. 21.yy