30 Temmuz 2007 Pazartesi

BEYAZ IRKLARIN VE MEDENİYETİN İLK TARİHİ

Şimdilik bu anlatılanlarla ilgili bir sırlar karşısındayız.Mesela yontulmuş taş çağı ile cilalanmış taş çağı medeniyetleri arasında bile çok fark var.
Paleolitik eski taş insanları mağaralarda yaşıyan, göçebe ve avcılıkla, balık tutmakla geçinmekte olduklarını bilginler yazmaktadırlar.
Neolitik taş devrinin insanları günümüzden asgari 8000 yıl öncesinde yerleşik hayata geçmiş üreten insanlardır.Mesela köpeği evcilleştirmiş, öküzü,domuzu,keçi ve koyun gibi bir takım hayvanlardan faydalanıyor.Aynı zamanda evcilleştirmiş.Türkiye örneği: Konya, İçeriçumra Beldesi sınırlarında Çatal höyüktür.Hiç merak ettinizmi Çatalhöyük halkı hangi lisan konuşuyordu.
Bitkilerden çeşitli buğday, arpa, darı olmak üzere hububat ekip biçerlerdi. Ekmek yapmasını bilirlerdi. O devirde Avrupa’nın bir kısmıda göllerde kazık üstüne kurulmuş köyler inşa etmişlerdi. Ev yapma bilgisi binlerce ağacın kesilip işlenmesini icabettiren muazzam bir işti.Böylece bir araya gelerek ilk siteyi kurarak, ilk kanunları,ilk sosyal ahlakı ortaya koymuşlardı.O devirde Avrupa halkının, yontulmuş taş çağından önce bulunmuş kimseler, aynı yerlerde icat ettikleri maddi değişiklikleri sadece uzamış olduğunu kabul etmek lazımdır.Böyle bir hayal mümkün değildir.Çünkü hiç bir yerde layıkıyle izlerini elde edememekteyiz.
Şu halde bu yeni medeniyetin kaynağının Avrupa’da olmadığını kabul etmek zorunludur. Bu kesinlikle hububatın vatanı olabilecek yerlerin nereler olabileceği hakkında uzun müddet tam bir bilgisizlik içinde kalınmıştır.Tarihi oldukça eski, ms.19.yy ın başlangıcından kalma bazı tesbitler Mezopotamya bölgesini hububatın ilk yetiştiği yerlerden biri olarak göstermeye uygun buluyordu.Fakat bu tesbitlerin bir çoğu pek ender ve şüpheli idi. Ancak ms.1909 dan itibaren bu sahadaki bilgi oturmaya başladı.Yüzyılımıza ait ilk mühim keşifleri Aaronsohn isminde bir yahudi bitki(botanik)bilginine borçluyuz.
Bu keşiflerde adı geçen hububatlara Filistin’in çeşitli yerlerinde rastlanılmıştır.Bu memleketin kuzeyinden güneyine kadar Allah tarafından yerden kendiliğinden biten yani yetişen pek çok buğday, arpa ve yulafa tesadüf edildiğini araştımalarla öğrenmiş bulunmaktayız.
Burada belirtmeye değer bir noktada şudurki:Allah tarafındandır ki yüzeye yakın yerlerden değil hububatlar Suriye’ye bakan yüzeye yakın yerlerden toplanmıştır.Aaronsohn’un keşiflerinin pek büyük bir ehemmiyeti vardır. Bu keşifleri, hububatın yani bitki tohumunun anavatanını doğuya doğru, daha uzağa ta Afganistan’a kadar götüren Rus bitki bigini Vavilof’un araştırmaları bu bölgeyide içine aldığından
şimdi bu konuda bir parça bilgimiz var demektir.
Tohumlu bitkilerin kaynağı anavatanı Afganistan’dan Marmara’ya kadar uzanan coğrafi bölge içinde aramamız gerekmektedir.Evcil hayvanlarında aşağı yukarı aynı yerden, fakat daha kuzeye doğru uzanan Aral-Hazar bölgesinden gelmiş olması çok yüksektir.Böylece davanın iki sağlam yanı halledilmiş gibi görünmektedir. Bunun bir üçüncüsü kalıyor.İsviçre’nin eski göl meskenlerinde tesadüf edilmiş olan insan iskeletleri incelenince bu bölgenin en eskisi olan yerleşik devre yani mö.7000li yılları karşımıza çıkaran insan kafa tasının brakisefal(yuvarlak) tipli olduğu sabittir.Burada çok önemli şu gerçeği hatırlayalımki eski taş devrine ait çeşitli ırk (dol likosefal)lar yani uzun kelek kafalılardır.”Bu yapıya sahip dolikokafalardan ciddi yönetici çıkabilir, yani uzun soluklu olurlar.Örnekleri Batı ülkelerinde görebiliriz.İngiliz Başbakanı gibi.”
O halde Avrupa topraklarının yeni sakinleri olan bu brakisefaller nereden gelmişlerdir.?Şu yönüde hatırlayalımki brakisefal tiplerin Avrupa topraklarında ilk meydane çıktığı yer Bavyera’da (Ofnet) de ve aynı zamanda mezolitik(insanın besini toplama dönemi) çağa ait bir istasyondur. (Ofnet )de ki bu brakısefaller doğudan gelmiş askerler gibi telakki edebiliriz.
Bu suretle, ortaya konan davanın üçüncü asıl noktasınında meydane çıktığı görülmektedir.
Özetle, hububat yani tohumlu bitkiler,evcil hayvanlar ve bunlar beraberinde getiren insanlar Batı Asya’dan gelmişlerdir.
Bu itibarla Anadolu hem bir Anavatan, hemde Avrupa’ya gelip yerleşmek için üzerinden geçilmiş bir yol olarak görülmektedir.Kıtamızda yani Avrupa’da pek çok sayıda temsil edilmekte bulunan iki ırk (Dinarik ve Alp ırklarıdır.)
Dinarik ırk İskoçya’nın kuzeyinde, Norveç’in güney-doğusunda yaşamaktadır. Alp ırkıyla karışmışlar, uzun boylu ve ender olarakta brakikafalı, düz veya karga burunludurlar.
Irkı olarak aslı itibariyle Türk halkının önemli bir kısmıyla aynı soydan geldiklerini iddia edebilirler.Bu Türk halkı ırkının(brakikafalar) çok sayıda bulunduğu ülkelerden biride Orta Asya’nın bir yerinde bulunacaktır..

Bu geniş bölgede arkeolojik kazı ile antropolojik araştırmaları çoğaltabildiğimiz zaman kesin likle yaşadıkları bölgeleri şüphesiz öğrenmiş olacağız.


Kaynak:Ülkü Halkevi Dergisi yıl.1938,sf.371

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder