Bu taşın
üzerinde sadece Fravun’un Filistin şehirlerini ele geçirdiği, İsraili yıktığı,
İsrail’in ortadan kalktığı, bu ırkın artık yeryüzünden silindiği yazılıdır.
Metnin üzerinde İsrail’e ait tek bir bilgi yok.
Buna karşılık fıravun IV.Amenofis (Akhenaton:1375-1358)
tarafından meydane getirilmiş olan
başşehir Tell ve Amarna’nın bugün bulunduğu yerde 1887 den itibaren ele geçmeye
başlıyan 400 adet pişirilmiş kil tablet söz konusu fıravun Filistin ve
Suriye’de hüküm süren kendisine bağlı prenslerle sürdürdüğü mektuplaşmaya ait
bize çok önemli arşiv belgesi
sunmaktadır. Bu belgelerin hiç birinde
İsrail’ ait bize çok önemli arşiv belgesi sunmaktadır. Bu belgelerin hiç
birinde İsrail’e ait en ufak bir bilgiye rastlanmaz. Fakat Kenan şehir
devletine ve onun rakiplerine ait pek
çok bilgi aynı tabletlerde yer
almaktadır.
İsrail’n Halklar Tarihinde
bıraktığı bu silik izlerden ilk ağızda en az iki sonuç çıkıyor. Öncelikle bu
toprakların ilk sahibi olduğu iddiasına dayanak olarak “Tarihi Haklar” vermek imkansız. Zira yabancı aşiretler Arami dalgaları halinde Filistin’e
geldiklerinde burada Yerli Kenan’lıları kendi kurdukları Hebron çevresinde Hititleri, Amman yakınlarında Ammonileri, ölü
denizin doğusunda Edomi’leri bulmuşlardı.
Aramilerle beraber denizden de
gelenler vardı. Carmen ve çöl arasına yerleşen bu kişiler ise Filistinler adını
taşıyordu. Bugün” Filistinliler” diye anılanlar bunlardır.Haliyle bu insanlar
sadece ARAP kökeninden geliyor değillerdir. Aslında Araplar bu toprağa VII.yüz
yılın başlarında küçük gruplar halinde geldiler ve İsrail’liler dahil yerli
halkın çoğunu Müslüman yaptılar. Yerlilerle evlenerek onlara karıştılar. Ve
kendi dillerini yöreye aşıladılar.
M.S.VII.yüzyılda Arapların Filistinde görülmeleri etnik
olmaktan çok kültürel bir olaydır. Filistin’liler eski Kenanlılara karışmış ve
onlardan türemiştir. Filistin’de en az 500 yıldan bu yana yaşıyan Kenanlılar,
Filistin’lilerin atalarıdır.
İSRAİL MESELESİ:
İsrail ülkesinin ilk sahipleri
Filistinlilerdir. Filistin tarihinde
göze çarpan 2.önemli nokta şu:
M.Ö: XIII.yüzyılda “Apiru” lar
yani İbraniler Mısırdan gelerek; sızma
yahut fetih yoluyla Filistin’e
yerleştiklerinde buradan gelmiş geçmiş
Babilliler,Hititler, Mısırlılar,İranlılar, Yunanlılar, Romalılar,Araplar
(m.s.7.yy), Türkler ve İngilizler gibi çeşitli çağların hakimleri olmaktan
öteye geçememişler. Sadece mö.13.yüzyıla doğru Kenan iline yerleştiklerinden
sonra, bir İsrail halkından söz açma olanağı var.
Hz.Süleyman m.ö.10.yüzyılda
saltanatından önce hiç kutsal metin düzenlenmemiş.
Hz.Davut’un dedesi Moabi idi.
Davud’un Hititli bir kadından bir oğlu oldu. Adını Süleyman koydular. Süleyman
babası Davut’dan sonra tahta geçti. Ve sahip olduğu devletin çok uluslu
karekterini korudu.(s.50-51)
TARİHİ EFSANELER:
Bu topraklarda yaşıyanlar
hakkında bilgi veren arkeolojiden başka
onbin yıllık Filistin tarihini yazılı metinlerden inceleyenlerin ortaya
koydukları şudur: Eski bronz çağında ,
III.binde Kenan ili denen yerde şehir uygarlığı vardı. Bu medeniyeti, batı Sami
dili halkları yani Arami dili konuşanlar ve bizim İbrani dediğimiz “Kenan
dilini” konuşanlar kurmuştu. Daha sonra bölgede
m.ö.2200-1900 yıllar arasında göçebelerin yaşadıkları görüldü.
Orta Bronz Çağında yeni
şehirleşme başladı. (m.ö:1900-1550) Ve m.ö:16.yüzyılın ortalarından itibaren
Mısır egemenliği kuruldu.
M.Ö.1800.saltanat yılları
Fıravunları Filistin’i Mısır’ın ayağı yaptılar.
Nil nehrinden Fırat’a kadar “mümbit yarımay” ın kalbinde yer alan bu
bölge çok çeşitli insan gruplarının geçiş ve tırmanış alanıdır.
Yerleşik düzene geçmeye çalışan
Mezopotamya ve Cebeli Ürdün göçebeleri ve çobanları , eski bronz çağının
sonlarında II. Binin başından itibaren buralara gelerek Kenan iline
ulaştıklarında , bölgede çok eskiden yerleşmiş, özellikle Kenan’lılara
rastladılar. Bu insanlar ileri bir şehir uygarlığı düzeninde yaşıyorlardı.
II.binin sonunda demir ve
alfabetik yazıyı kullanacak hale gelmişler. Kitabı Mukaddessin “Kenan” a
girişlerinden önce değişik bir ırk teşkil etmiş değillerdi. Çeşitli etnik
gruplar halinde ve konfederasyon şeklinde yaşıyorlardı. Bilim adamı Pere ve
Vaux’a göre Amoritler yahut Aramiler diye
anılıyorlardı.
Bu göçebelerden bazıları
Kenan iline yerleşti, diğerleri ise
Mısır’a doğru yollarına devam ettiler. Kenan İline yerleşenler içinde daha
sonra İbraniler denecek olan grup Kenanlıların dillerini, yazılarını, dinlerini
benimsemişti. Ancak mö.1400’e doğru tekrar yerlerinden ayrıldılar. Hyksos2ların
peşine takılıp yeni otlaklar aramak için Mısır’a doğru yola çıktılar. Ancak Hyksos’lar bir süre sonra Mısır’dan
kovuldular. Onlarla birlikte Mısır’a gelenlere ise başka işlem uygulanıyordu.
Yardımcı adıyla anılan bu topluluk kötü hayat şartlarında zorlanıyordu. Fakat
ayrı bir etnik grup teşkil etmeyen bu yeni gelenler devamlı isyan ediyor ve
firavuna baş eğmek istemiyorlardı. Onlara Mısır’da “Apiru” deniyordu.
Pere ve Vaux’nun söylediği gibi
İbrani adı hiç kuşkusuz bu kelimeden kalmadır. Bezgin yabancılarınbu şekilde
Mısır’dan kaçışları Mısır tarihinde yer almaktadır. Bunu her zaman görülen
basit bir sınır meselesi saymaları ihtimali vardır. Halbuki m.ö.xıx. yüzyıldan
itibaren geçişlerle ilgili sınır raporlarına rastlanmıştır.
SONUÇ VE YORUM:
Siyonizm ve Yahudilik,
Yahudiliğin taşıdığı özel bir karekter nedeni ile durumun dahada ağırlaştığını
belirterek şunları ekliyor: Tevratın ululuğundan böbürlenerek bütün diğer
halkların üzerinde ve dışında olduğunu iddia ediyorlar.
Yahudiye mahsus olan bu davranış,
milliyetçilik akımlarının yükseldiği 19.yüzyıl Avrupa’sında daha ileri boyutlara
varmaktadır.
Lazare göre: kendilerine seçilmiş
halk gözüyle bakıyorlar, bütün diğer halkların üzerinde olduklarını ileri
sürüyorlar... İster Alman, ister
Fransız ve ister İngiliz olsun, şu anda yaşayan bütün şöven halkların ortak
yönleri işte tam budur.
Siyon önderleri dünya
imparatorluğu kurmayı hedef tutan Yahudi-mason bir hükümet darbesi fikri ortaya
çıkmıştır. Şimdi pek çok kimse, inanmasa dahi bugünkü yobaz Siyonistler gibi
Yahudiliği sömürme yarışına girerler. Bizim şiddetle reddettiğimizde
budur… Kitabı Mukaddes ve Yahudi geleneğine
dayanılarak kendilerini diğer milletlerden üstün görenler yanlışlığa düşmüşler.
Yahudi imanının en büyük eserini Müslüman İbn Rüşt’ün dostu ve müridi olan
Meymunid arapça olarak vermişti. Yahudi
idealinin bu binlerce yıllık geleneğine karşı Siyonizm, bütün anlamı ile
milliyetçilik ve sömürgecilik anlayışına geri dönmüştü.
Siyonistler bugün de Kitabı
Mukaddes’i bir aşiret kafası ile yorumlayarak oradan istediklerini seçip
alıyorlar. “Allah’ın gerçek niyetine karşı çıkıyorlar”.
Bugünkü İsrail devleti Kenan
İlinde oturanları yok eden eski devletin hareketlerini
tekrarlamaktadır.”Günümüzde Kenanlılar yok Araplar vardır. En son söyledikleri
şu: sadece OrtaDoğu’nun değil bütün dünyanın nizamından sorumluyuz.
Yahudiler bir ulus olmaktan
ileridirler: Yahudi dini köklerinden koparılmıştır. Bu hareket 19.yüzyılda
doğmuş Yahudi milliyetçiliği ile, arazlığı ile ortaya çıkan hastalığın
esasıdır.
Milliyetçilik krizini söz konuş
eden Martin Buber; Yahudi maneviyatının bir sapması olarak nitelemekte ve
meseleyi şöyle bağlamaktadır: Yahudi milliyetçiliğini, bir halkı putlaştırma
tehlikesinden kurtarmak istiyorduk, başarılı olamadık.
Yahudiler, İbrahim’in çocukları…
Bunca felaketlerin kurbanı olan Yahudilerin ta kendileri, bu derecede canavar
olabilirlermi.? İşte görülüyor
Siyonizmin en büyük başarısı Yahudileri, Yahudilikten çıkarma olmuş… Kıymetli dostlar, Begin ve Sharon’un ikili
hedeflerinie varmamaları için elinizden ne geliyorsa yapın… Bunlar Filistinlilerin vücudunu
ortadan kaldırırken İsraillilerinde insani duygularını tamamiyle yeryüzünden
silmeyi planlıyor. Mike peygamber şunları söylemişti: “Dinle… Yakub’u efendisi
,İsrail evinin ünlüsü; siyonu kana bulamaya ve Kudüs’ü cinayetler işlemeye
kimin hakkı var. Bütün Siyonist İsrail devletinin politikasını tenkit edende
anti semitist olarak damgalanacak mı? Bu yolda Amos, İşaya,Mika, Eramya gibi
büyük peygamberlerde anti Yahudi ırkı
olarak tanımlanacak mı?. Örneğin Yuşa peygamberin Kenanlıları kesmesi, onlar
için Filistin ve Lübnan Araplarını yok etmekle birdir. Bu hareketin Eramya veya
Mika peygamberin tutumlarıyla alakası yok. Peygamberleri öldüren akıl
hocalarının yollarını seçmişlerdir.
Siyonist İsrail devletinin
politikasına yönelik her türlü eleştiriyi anti semitizim olarak görme ihaneti
yüzünden gerçek bir Yahudi ırk aleyhtarlığın doğması ihtimali vardır.
Yahudiliğe yahut Hıristiyanlığa hizmet etmek isteyenlerin her şeyden önce “kutsal metinlerin” böylesine çarpıtılmasına karşı çıkmaları
gerekmektedir. Yahudilikle İbrahim ve Musa peygamberin açtıkları büyük evrensel
iman yolu ile siyonizmin ırkçı şövenizmini birbirine karıştırmamak
gerekmektedir.
Özellikle İsrail hükümeti ile
politikasını; İsrail halkı yığınlarından
ayırmak istiyoruz. Zira İsrail halkı yöneticilerinin marifeti ile içine düştüğü
oyunları yavaş yavaş anlamaya başlamıştır.
Yahudi inancının politik
emellerle şekil değiştirmiş Siyonist mitolojiden ayırmak istiyoruz. Kendimizi
İsrail’in ırkçı ajanlarının entelektüel terörizmine teslim etmek istemiyoruz.
Yahudilerle Yahudi olmayanları birbirinden ayıran geçmiş dönemin ırkçıları gibi
şimdi de onlar Siyonistlerle anti semitikleri ayırma çabası içindedirler.
Özellikle siyasi siyonizmle savaşıyoruz. Zira biz ırk ayrımına karşı
çıkanlardanız. Anti semitizmi doğuran anti siyonizm değil siyonizmin
kendisidir.
Not: Büyük İsrail’in on iki
aşireti değil, daha küçük bir grup söz konusudur.