(MÖ.2500-1700)
Anadolu
Yarımadasının bugün için bilinen en eski adı “ Hatti Ülkesi” idi. Hind-Avrupalı
Hititler ; töre ve örf bakımından büyük ölçüde Hatti etkisinde kalmıştır.
Hititlerin tanrıçası, onun kocası fırtına tanrısı, çocukları, yani
Nerik, Zippalanda. Fırtına tanrıları, kızları Mezullaş ve torunları Hatti
kökenli idiler. Telepinuş ve eşi Hatepinuş da Hattilerden gelme idi. Telepinuş efsaneleri aslında Hatti
medeniyetinin ürünüdür.
Hatti Dili: Mesela rahip hattice konuşuyor. Dağ, nehir, kent
ve tanrı adlarından, bazı dini ve mitolojik konulu metinlerde hatti dili
kalıntıları elde edilmiştir. Hattice, Hind-Avrupa ve Sami dillerinden tamamiyle
değişik, kendine özgü bir dil olduğu saptanmış.
Hattiler Anadolu’nun yerli halkı idi. Beylikler halinde
idare ediliyorlardı. Bir çeşit kent devleti olan bu beylikler MÖ: 2200 den
sonra teker teker Hititlerin eline
geçmeye başladı. Mısır topraklarında ki Kadeş savaşı tasvirlerinde yapılmış
olan “ Hititli” tanınan büyük burunlu askerler yine o tasvirlerde ki
krallarından bambaşka bir etnik tip göstermektedir.
Hatti Sanatı: İlk defa A.Goetze: Alişar ve Alacahöyük’deki
erken tunç devri tabakaları Hattilerle ilgilidir. Arkasından Kurt Bittel’de
aynı görüşü ileri sürmüş.
Söz konusu Hitit askerleri MÖ: 2000 tarihlerinde yapılmış
Hasanoğlan gümüş heykelciğinin fizyonomisini andırmaktadır. Heykelcik Hatti
sanatının madenlerinden yapılmış. Hattilere ait altın, gümüş, elektron ve tunç
eserler Kızılırmak kavisinde ile belki de
Orta Anadolu’da yaygın olduğunu biliyoruz.Ayrıca yazıyı bilmiyorlar.
Zengin halk, yumuşak bakırla, kalayı karıştırıp tunç dökebiliyor. Dünya
öküzün boynuzları üzerinde duran
Alacahöyük ve Horoztepedeki kutsal anlamdaki hayvan heykelcikleri şeklinde
alemlere Güney Rusya’da Maikop medeniyetinde de rastlanmıştır.
Alacahöyükte mezarlarda çıkan krallara ve krallık mensubu
mezarlarda ölü “hocker” duruşunda sağ
yanı üzerinde ve yüzü güneye, ayakları doğuya yönelmiş olarak yatmaktadır. Cesetler
ölü giysileri ve çok zengin armağanlarla birlikte gömülmüştür.
Zaten Hattilerin;
Anadolu’nun daha çok Orta bölgeleri ile Güney doğu çevrelerinde yerleşik
oldukları anlaşılmaktadır. Akkatça uzman Dr. Emin Bilgiç’in tesbit ettiği
Hattice yer adlarına Güney Doğu Anadolu’da rastlamaktayız.
Tanrı ve kral tasvirlerinde özellikle Yazılıkaya rölyeflerinde
(kabartma) düzgün burunlu, güzel yüzlü başlara rastlıyoruz.
Hatti tipi: Mısır rölyeflerinde
Hitit askerleri büyük ve kavisli bir burun ve arkaya doğru meyilli bir alın
gösterirler. Kaynak: Bossert, Anatolien. Bu askerlerin Hatti bölümünde
anlattığımız üzere yerli Hatti halkının tipini temsil ettikleri
düşüncesindeyiz.
Homeros’a göre; iri yapılı ve uzunca olup geniş yüzlü, yuvarlak yani top kafalılar.
Birde savaşçı ve inatçılar. İlmi açıdan brakisefal, minkari iri kalın burunlu iri
yapılı uzunca insanlar. M.Ö.13.yüzyıl duvar resimlerine göre, kafanın arkasına doğru meyilli alınlı. Geniş
omuzlu iri yapılılar.
Melez tip: Geniş yüzlü, güzel, büyük ancak
düzgün burunlu yüzler. Bu tip Hatti ,Hitit kaynaşmasından oluştuğu
kanaatındayız. Aynı tip insanlara Çorum- Yozgat çevresinde bugünde
rastlanmaktadır.
Hitit rölyeflerinde ön cepheden tasvir
genellikle yapılmıyor, insan ve hayvan figürleri hep yandan (profilden)
gösteriliyordu.
Şarkta kabartma resimler “ ön cepheden görüntülenmiş.”
Hititler çağdaş Mısır ve Mezopotamya’da
olduğu gibi kabartmalardaki insan figürlerini gözleri ile gördükleri biçimde
değil, kafalarında düşündüklerine göre tasvir ediyorlardı. “Cevap: Büyük
ihtimalle, Hatti-Hitit medeniyetinin hakimiyeti altındaki bölgelerde yaşıyan
etnik insan profillerinin dış görünüşlerini
hesaba katarak mükemmel rölyef ortaya çıkarmaya çalışan heykeltraş aynı zamanda
taşa şekil veren sanatçı; beğendiği gelişmiş
uzuvların görüntülerini bir araya getirip, yeni bir insan tipi ortaya koymuş
olabilir.”
Bu tasavvura göre insanın uzuvları en anlamlı
olarak. Yüz her zaman profilden, göz tam cepheden, göğüs ve vücudun üstü önden,
bacaklar ise yandan tasvir ediliyordu.
Kay: Dr.Ekrem Akurgal,Hatti-Hitit
Uygarlıkları.
Hattiler Tevrat’a göre Kenan’ın soyundan türemişler.
Ayrıca Hattiler Hz. İbrahim döneminden beri (M.Ö.20 ve 19.yüzyıl) Filistin de
vardılar. İbraham (a.s) Hebron’da cenazesini defnedeceği bir mağara satın
almış. İlginç Tevrat’ta adı geçen İsav (İsrail oğlu) Hattilerden hanımlar almış
ve Musa kavminden çok kişiler Hatti kızlarıyla evlenmişler.