16 Kasım 2008 Pazar

AKŞEHİR’ DE RUS KAZAKLARI

Akşehir’in, Gürsu(eski adı halk arasında kazak köyü) köyünde oturan Rusya’dan 1911 yılında Osmanlı imparatorluğuna bağlı Konya vilayeti, Akşehir kazasına göçmen olarak gelmişler.

Göç sebepleri büyük olasılıkla Rus çarlığından kaçıştır kanaatındayım diyen ( Tursunlar köyü muhtarı Mustafa Yıldırım. Bizde 1917 de Osmanlı toprağı olan Akşehir’e gelmişiz) 1970 ‘li yıllarda da tekrar bir bölümü Rusya’ya diğer bir bölümüde Amerika’ya göç etmişler. Kazakların bir kısmı esmer tenli,seyrek sakallı idiler.(Kaynak: Ünal Çelebi Akşehir Gaha(Köklüce köyü yıl,2008) sakini.

Kazakların diğer bir bölümünün Fizyonomisi: Uzun boylu, kızıl sakallı iri cüsseli ve kızıl yüzlüydüler. Dini inançları açısından bir kısmı Hrıstiyan oldukları için köyde kilise ve papaz evi vardı. Kilise yıkılınca kilisenin yerine yerli Türk ev yaptı. Hatta o zaman papazın evi vardı. Şimdi hala papazın evinde yerli bir köylü oturmaktadır. Sabahları doğuya güneşe doğru yüzlerini dönerek Allah’a dua ederlerdi. Akşehir ve Ilgın gölünde kamış ve hasır otu biçerlerdi. O otlardan da hasır poyra dokurlardı. Ayrıca balıkçılıkta yaparlardı. Çok iyi balık çorbası yapar ve ateşte balık kızartırlardı. Ilgın gölünde 1954-56 yıllarında balık avladıkları ve çok dürüst ve terbiyeli insanlar oldukları halde fakir ve yalınayak gezdiklerini, sakallı oldukları anlatılmaktadır. Özellikle gölde çalışırken üzerimizden çıkarıp rastgele sağa sola bıraktığımız elbiselerimize dokunmazlardı.( Kaynak: Ahmet Köroğlu, Ilgın,Mecidiye).Simon adlı hırıstiyan genç Rus Kazağı çok az konuşbildiği Türkçesiyle diyorki: Sizinkiler,müslüman olduğu halde, bizim karılarımızı kaçırıp sarkıntılık yapıyorlar derdi. kaynak:Abdurahman Korkmaz Ilgın Mecidiye. Muhtar Mustafa Yıldırım diyorki:Esas sarkıntılık yapanlar 1917 li yıllardan daha sonra ülkemize Balkanlardan gelip Akşehir çevresine yerleşen göçmenlerdi. Bu nasıl din anlayışıdır diye soru soru, soran 13 yaşında ki çocuk Rus kazağı beyaz tenli, mavi gözlü,sarı saçlı ve uzun boylu idi. üstü başı yırtık elbiseli idi. Anlatılan anı yıl olarak 1963’ idi. O yıllarda yerli ahalide fakir üstü başı dökülüyordu.Erkeklerin başları kalpaklı ve uzun paltolu vede pantol ceket giysiliydiler. Kadınları ise düz uzun fistan dediğimiz kaftan giyerlerdi. Not: Sarışın saçlı kırmızı benizli insanlar büyük ihtimalle Kafkas halklarından olan Dağ bölgesi Türkleri olmalılar. Çünkü Anadolu Türkçesini zor konuşuyorlardı. Muhtar Mustafa’ya, ben Simon’dan bahsederken o da dedi ki birde benim tanıdığım genç Niko vardı.

Kazakların Ülkemizden ayrılış sebeplerinden ikinciside kazak ırkında evlenme şartları, yedi göbekten sonra kız alıp vermeleriymiş. Onun için yerli ahaliye derlermiş kızlarımızı alın, kızlarınızı verin yoksa bizde yakın akraba evliliği olmaz onun için neslimiz yok olacak, kimse kız vermeyince onlarda ülkemiz Türkiye’den ayrılmışlar. Hatta taşınmaz mal ve mülklerini yerli halka satmışlar. Maalesef sattıkları mülklerinin paralaranının bir bölümünü bile alamamışlar.Kazakların bir kısmı Amerika’ya gitmişler. Bir kısmıda geri geldikleri yurtlarına dönmüşler. Fakat ülkelerine sokulmadıklarıda söylenmektedir. ( Kay: Turgutoğlu Tıraş.yıl.2008.)

HZ.YUNUS AS

MÖ.8.yy da Asur devletinin baş şehri Ninevanın halkını Allah yoluna davet için görevlendirir.

OSMANLI ,16.YY DA KARŞILAŞTIRMALI NÜFUS TAHMİNİ

ŞEHİR ADI:

1520-1535 yıl

1570-1585 yıl

Afyonkarahisar

8500

9400

Akkerman

1300

4000

Aksaray

5 bin

9500

Akşehir

3 bin

7 bin

Ankara

13500

25 bin

Atina

13 bin

18 bin

Bursa

35 bin

75 bin

Çorum

5 bin

10 bin

Diyarbekir

19 bin

30 bin

Edirne

22 bin

30 bin

Halep

57 bin

45 bin

İstanbul

400 bin

700 bin

Kırşehir

1500

5 bin

Konya

6 bin

15 bin

Manastır

5 bin

6 bin

Manisa

6500

8 bin

Sarayova

5 bin

24 bin

Silistre

3900

8 bin

Sivas

5 bin

15 bin

Sofya

5 bin

7 bin

Tokat

7500

13 bin

Trabzon

5 bin

9 bin

SARI SAÇLI, BEYAZ TENLİ, MAVİ GÖZLÜ İNSANLARA DÜNYANIN İHTİYACI VAR.

“Önceliklede bu fizyonomiye sahip insanlarda dolikosefal olması şartı aranmalıdır. Son miladi 2000li yıllarda Türkiye’ye büyük çapta evlilik yoluyla sarı saçlı mavi veya yeşil gözlü, beyaz tenli ırklar girmeye başladı. İddia ediyorum ki dünyayı hak ve hukuka doğruya götürecekte bu özellikleri taşıyan insanlarımızdır.Bu beyaz tenli ırk şu anda yok olmakla karşı karşıyadır.Bu dolikosefaller son 20.yy ın en başarılı bilim ve yöneteciler çıkarmaktadır.Sanırım dünyaya hukukun ilkelerini ve Allah inancınıda bu özellikleri taşıyan insanlar yayacaktır.

12000 YIL ÖNCE ANADOLU’dan AVRUPA’YA YOLCULUĞUN BAŞLANGICI NEOLİTİK DÖNEMDİR.

Anadolu ve Yakındoğu da 4000 yıl aynı bölgede kaldıktan sonra hızla Avrupa içlerine hızla yayılmış ve günümüz Avrupa uygarlığının oluşumuna katkı sağlamıştır. Onbinlerce yıl süregelen avcılık,toplayıcılık ve balıkçılığa dayalı gezginci bir yaşam, neolitik dönemle birlikte aniden kesintiye uğramış. Bu yeni dönemle birlikte beslenme,mimari, teknoloji ve sosyal ilişkilerde yeni bir yapılanma ortya çıkmış. Neolitik dönemde Avrupa topraklarında yaşam mevcuttu.

HİTİT SİVİL YAPILARI:

Evler, bir veya iki odanın yan yana dizilişi ile yapılmıştır. Bu plan avlulu ve organik değil evler tek kerpiçten, temel sokl taştan ve üst örtüsü düz damlıdır. Büyük taş bloklardan örülmüş bindirme teknikli, kemer yapma sanatı da taş yönünden zengin olan Troya’da  odenli az kullanılmış. Hititde yerleşme ovalara yada koyaklara açılan dağ sırtlarında çevrenin kolayca gözlenebileceği yerlere kurulmuş.

Dörtgen bir avlu çevresinde az yada çok gelişigüzel dizilmiş değişik sayıda odalar. Yapıların kurulmasında ahşap önemli yer tutmaktadır. Duvarların önüne dikilmiş olan ağaç destekler,kerpiç ve kırıktaş duvarların beslenmesine yada üst katın ağırlığını taşımaya yaramaktadır.Alacahöyükte 14 ve 13.yy  özgü ayaklı geçitlerle çevrili orta avlu ve bunu çeviren ayrı oda topluluklarından oluşan evlerin örneklerine  yapı kalıntılarında rastlanır. Yazılı belgelerde yapıların düz damlı oluşunda sık sık bahsedilmektedir. Duvarlar kerpiç olduğu gibi  duvarlar ahşap hatıl sistemiyle desteklenmiş. Örneğin keramiklerin üstündeki betimlemeler ve kabartmalar duvarların bölünmesi, pencere burç ve mazgalların biçimleri için ip uçları verir.

HİTİT MİMARİSİ

Eski doğu sanatı içinde hem batı Anadolu hemde Mezapotamya mimarlığından ayrılan, kendine has gelişim gösterir.

Hitits arayların çevresi kale duvarlarıyla çevrilidir. Kapılarında ekseriya ilahlar  yani insan başlı aslan gövdeli sfenkler ve ayrıca arslan heykelleri birer bekçi gibi beklerler.

Bu geleneğin Sümerlerle başladığı, Asurilerde devam  ettiği bilinmektedir.

Saray planları, bir orta avlu ve ayrıca avlunun etrafına sıralanmış odalar ve dairelerden  meydane gelmiş. Bu fikir özellikle Anadolu içindir. İç Anadolu ilk zamana ait saray kalıntıları çıkmamış. Herhalde kaleler bu hizmeti görüyordu. Örneğin Kültepe,Alaca,Boğazköy saray kalıntıları büyük devlet zamanına aittir. Şehirlerin etrafı surla çevrilidir. Tapınaklar mağazalarla çevrilidir. Mesela Sümer evleride mimari olarak Roma evlerine örnek olmuştur.

MUSA HAKKINDA NOT:

Musa’nı  9 mucizesi   1) asası, 2) el aklığı 3) Tufan 4) çekirge 5) kummel(kanatsız çekirge) 6) kurbağa 7)kan 8)Tımes (malların mahvı)

TUR: Zeytin ağacı biten bereketli kutsal bir dağ.

MÖ.1325 de  Musa Mısır sarayına dönmüş. Musa’nın dünyaya gelip nehre bırakılışına benzer bu hikayeler Cyrrus ve Sargon kıssalarında da vardır. Mesela: Akad kralı Sargon’u anası gizlice ziftle sıvadığı sepete koyup nehre bırakmış. Kur’an’da hz.Musa ile ilgili 34 surede 136 yerde zikredilir. Musa Tur civarınıda biliyor çünkü peygamberlik görevi Tur da verilmiş.

HZ.İBRAHİM’İN FAZİLETLİLİKTE İLKLERİ üç kitaplı dinin atası olup

Dünyada insanların ilk giydirileni  İbrahim(as) dır. İlk konuk yani misafir ağırlayan dır. İlk kez bıyıklarını kırpıp kısaltan. İlk kez koltuk altı ve etek temizliği yapan adam. Tırnak kesen ilk kez İbrahim. Mısvakla diş fırçalıyan, ağzını su ile çalkalayan, buruna su çekip burnunu temizliyen. İlk kez don yani kilot giyen, İlk kez edep yerlerini su ile yıkıyan. Saçlarını tarıyanİlk kez iki göz arası, secde mahalli olan alından öpen. İlk kez sünnet olan. İlk kez kucaklaşıp musafaha yapan.

Yine ilk kez Mekke ile Harem sınırı taşlarınıda İbrahim dikti.

 

Hz.MUSA’NIN Kimliği ve Fizyonomisi:  Musa Levi oğullarından. Mısır’da yetişmiş iyi bir asker, iyi bir bilim ademi, çivi yazısı bildiği gibi Mısır hiyeroglifi de biliyor. Mısır’da Samiler yaşıyor . Ve çok ağır işlerde çalışıyor.  MÖ.19.yy da olasılıkla Hititlerin saldırısına karşı doğu Deltayı güçlendirmiş. Musa mö.1321 yılında Mısır’lı fravun Horemhebin in himayesine mazhar olmuş. Musa’nın kavmi İsrailoğulları Mısır’da 430 sene kalmış. Kızıldeniz’de boğulan muhtemelen II.Ramses tir. Musa 40 gün aç susuz Sina dağında kalır. Musa 120 yaşında krallıktan istifa eder. Elinde ki Tevrat’ı Levililere teslim eder. Bu kitabı her 7 yılda bir okuyun der. Sonra Nebo dağına çıkan Musa orada ölür. Onun defin yapılışına şahit olan yok. O ‘nu Tanrı defnetmiş. Uzun boylu,esmer tenli yani deri yapısı, yüksek burunlu, hafif etli, kıvırcık saçlı idi. Saçlarının kulaklarına kadar uzanan düz saçlı olduğu rivayet olunur. Giysileri yünden, iç çamaşırı yani donu yünden, gömleği yünden, cübbesi yünden, kilimi yündendi. Pabucu yani ayakkabısı dabaklanmış eşek derisinden.

HZ.NUH,HZ.HUD,HZ.SALİH VE HZ. ŞUAYP (A.S)LAR MEKKE’DE VEFAT ETMİŞ.

Hacca gelip de Mekke’de vefat eden peygamberlerden, orada yani Mekke’de 99 peygamber gömülüdür.

SAM: Arapların babasıdır.

YAFES: Rumların babasıdır.

Ham: Habeşlerin babası

İnsanların 1.atası Adem. İnsanların 2.atası Nuh’dur. Kaynak: M.Asım Köksal Peygamberler Tarihi.

NUH as yeryüzünü 3 oğlu arasında bölüştürmüş.

Oğlu Sam’a yeryüzünün orta, üstün kısmını tahsis etmiştirki, Beytül makdisi,Nil,Fırat,Dicle,Seyhan, Ceyhan ve Feysun ile Nil’in doğusuna ve arka tarafından güney rüzgarlarının estiği buruna kadar olan yerlere uzanır.

NUH oğlu HAM, Nil’in batısına ve arka tarafına düşen yerleri tahsis etmiştiki, buraları poyraz rüzgarlarının estiği buruna kadar uzanan yerlerdir.

NUH oğlu YAFES,Feysun(ilk Yemen kralı,Kahtandı ve kral selamıyla ilk kez selamlanan da, o idi.)ile onun arka tarafına düşen ve Lodos rüzgarlarının estiği buruna kadar uzanan yerleri tahsis etmişti.

Yafes oğullarından Sakalide İsban ın yurtları Rumlardan önce Erzurum idi. Türklerden, Hazerlerden ve daha başkalarından gelen ve Arap olmuyan bütün krallar, Yafes’in çocuklarıdır.

Yafes’in çocuklarından olan Türklerden kimi şehir ve kale halkı idi, kimiside, dağlarda, göçebe olarak keçe çadırlarda yaşarlar.

HAM,deniz sahiline gidip yerleşti, Ham’ın,kuş, Kenan,Kut adında ki oğullarından Kut, Hind ve Sind topraklarına gidip yerleşti.